Boşanma; eşler hayattayken, kanunda öngörülmüş olan bir sebebe dayanarak, eşlerden birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hâkim kararı ile son verilmesidir. Boşanma davasının açılabilmesi için geçerli bir evliliğin kurulmuş ve davanın açıldığı tarihte evliliğin devam ediyor olması gerekir.
Başka bir ifade ile boşanma, eşler henüz hayatta iken, bir eşin kanunda öngörülmüş olan sebeplerden birine dayanarak açacağı dava sonucunda evlilik birliğine geçmişe etkili olmayacak şekilde ve mahkeme kararıyla son verilmesidir.
Geçmişten günümüze, devletlerin boşanma konusunda sergiledikleri tavır, farklı görüşlerin doğmasına paralel olarak, dönemden döneme değişiklik göstermiştir. Bu görüşler temelde iki düşünceye dayanır. Bireyci düşünce; eşlerin arzularına, menfaatlerine ve iradelerine dayanan evlilik birliğinin, onların menfaat ve iradelerine uymaz hale geldiğinde, yine eşlerin arzularıyla çözülmesi gerektiğini; tam tersine toplumcu düşünce ise; evliliğin sadece eşlerin zevki ve mutluluğu için değil, özellikle nesillerin yetişmesi amacına hizmet ettiğini, bunun için de devamlı olması gerektiğini savunmaktadır.
Boşanmanın dayandığı temel ilkeler dört noktada toplanır ki bunlar “kusur ilkesi”, “irade ilkesi”, “temelden sarsılma ilkesi” ve “elverişsizlik ilkesi”dir.
Kusur ilkesine göre, boşanma ancak eşlerden birinin kusurlu olması durumunda, kusursuz olan eşin açacağı dava ile mümkündür. Burada amaç kusurlu eşin kendi kusuruna dayanarak hukuken korunan bir menfaat elde edilmesinin önüne geçilmesi, kusursuz eşin korunmasıdır.
İrade ilkesine göre, göre, eşlerin ortak iradeleriyle kurdukları evliliğin, yine onların ortak iradesiyle sona erdirilebilmesi gerekir.
Temelden sarsılma ilkesine göre, evliliğin amaç ve işlevini kaybettiği, evlilik birliğinin devamının istenmesinde hiçbir yarar ve anlamın kalmadığı durumlarda kusur durumlarına bakılmaksızın eşlerden birinin açacağı dava sonunda boşanma gerçekleşir.
Elverişsizlik ilkesine göre, eşlerden biri ortaya çıkan bedensel veya ruhsal bozukluklarından dolayı evlilik hayatını ve özellikle ondan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye elverişsiz bir hale gelmişse, boşanma gerçekleşebilir.
Bizim hukukumuzda kusurlu olup olmama boşanmanın sonuçlarını düzenleme bakımından önem taşımaktadır. Bu sebeple hukuk sistemimizde esas olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması prensibi hâkim bulunmaktadır. Temelinden sarsılma ilkesinin TMK’daki bu hâkimiyeti, uygulamada da benzer şekilde gelişerek TMK Md. 166’e dayanarak açılan boşanma davalarını diğer sebeplere dayanılarak açılan davalar karşısında sayıca üstün konuma getirmiştir.
Hukukumuzda zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, terk sebebiyle açılan boşanma davalarında kusur ilkesi uygulanırken; suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle açılan boşanma davalarında kusur ve temelinden sarsılması ilkeleri birlikte uygulanmaktadır. Akıl hastalığına dayanılan davalarda elverişsizlik ve temelinden sarsılması ilkesi birlikte uygulanırken, Türk Medeni Kanunu Md. 166/3 göre açılan anlaşmalı boşanma davalarında ise kısmen irade kısmen temelinden sarsılması ilkesi uygulanmaktadır.
Boşanma Nedenleri
Türk Medeni Kanunu (TMK) boşanmaya imkân veren sebepleri altı madde hâlinde madde 161-166 arasında düzenlemiştir. Bunlar özel ve genel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Bir kısım sebepler davalının kusuruna bağlı olduğu hâlde, diğerlerinde kusurun bulunması aranmamaktadır. Bir kısım sebeplerde evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesi arandığı hâlde, diğerlerinde aranmamaktadır. Evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesi şartını arayan sebeplere nisbi boşanma sebebi; evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesi şartının aranmadığı boşanma sebeplerine ise mutlak boşanma sebebi denilmektedir. Bazı boşanma sebepleri kanunda özel olarak düzenlendiği için bunlara özel boşanma sebebi denilirken; TMK madde 166’da düzenleme bulmuş olan evlilik birliğinin sarsılması ise boşanmanın genel sebebi olarak adlandırılmaktadır.
Zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı belirli olgulara dayandıklarından özel boşanma sebeplerini oluştururlar ve sınırlı sayıdadırlar. Buna karşılık, evlilik birliğinin sarsılması (TMK Md. 166/1, 2) ile eşlerin anlaşması (Md. 166/3) ve fiili ayrılık nedeniyle boşanma (Md. 166/4) ise belli bir olguyu göstermeyen ve önceden belirlenemeyen nitelikte olduklarından genel boşanma nedenlerini oluştururlar.
Kısaca sınıflandıracak olursak;
Genel Boşanma Nedenleri
- Evlilik Birliğinin Sarsılması ( TMKmd. 166/1–2 )
- Anlaşmalı Boşanma ( TMKmd. 166/3 )
- Ortak Hayatın Yenden Kurulamaması Sebebi İle Boşanma ( TMKmd. 166/4)
Özel Boşanma Nedenleri
- Zina (TMK md. 161)
- Hayata Kast, Pek Kötü Ve Onur Kırıcı Davranış (TMK md. 162)
- Suç İşleme Ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma (TMK md. 163)
- Terk Nedeniyle Boşanma (TMK md. 164)
- Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma (TMK md. 165)
Boşanma Davasının Türleri
Hukukumuzda, Anlaşmalı Boşanma Davası, Çekişmeli boşanma davası olmak üzere iki tür boşanma davası bulunmaktadır.
Boşanma ya da boşanmaya bağlı sonuçlar bakımından örneğin nafaka, tazminat, velayet konusunda taraflar arasında anlaşmanın bulunmadığı hallerde çekişmeli boşanma davasından söz edilir. Bir başka ifadeyle; bir boşanma davası anlaşmalı boşanma davası değilse, çekişmeli boşanma davasıdır.
Anlaşmalı boşanma davası için daha önceden yazmış olduğumuz, Anlaşmalı Boşanma Davası Ve Hukuki Süreç başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.
Çekişmeli boşanma davası hakkında detaylı bilgi almak için Çekişmeli Boşanma Davalarında Hukuki Süreç başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.
Bir boşanma davasında; Eşlerden birisi boşanmak istemekte, diğeri boşanmak istemiyor ise veya eşler boşanma konusunda anlaşmışlar yani her ikisi de boşanmak istiyor ancak boşanmanın sonuçlarından en az bir tanesi konusunda (Velayet, nafaka, tazminat vs.) anlaşamıyor ise veya tarafların anlaşmalı boşanma imkanı bulunmuyor ise yani kanunun aramış olduğu 1 yıllık evlilik süresi dolmamış ise eşlerin anlaşmalı boşanma davasının duruşmasında hazır bulunma imkanları yok ise çekişmeli boşanma davası gündeme gelecektir.
Boşanma davaları süreç itibariyle yorucu ve titizlikle takip edilmesi gereken davalardır. Bu tür davalarda Ankara boşanma avukatı desteği almak ve bu şekilde yola çıkmak önemlidir. Konusunda uzman bir avukat size boşanma davalarında süreci en iyi şekilde atlatmanız ve en doğru sonucu almanız konusunda yardımcı olacaktır.
Sonuç Olarak
Boşanma, evlilik kurumuna son vermesi sebebiyle kanun koyucu tarafından oldukça detaylı bir biçimde düzenlenmiştir. Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen boşanma sebepleri sınırlı sayıdadır. Söz konusu boşanma sebepleri; zina (TMK m. 161), pek kötü davranış, hayata kast ya da onur kırıcı davranış (TMK m. 162), haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163), suç işleme (TMK m. 163), terk (TMK m. 164), akıl hastalığı (TMK m. 165), evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1), anlaşmalı boşanma (TMK m. 166/3) ve fiili ayrılık (TMK m. 166/4)’tır.
Her ne kadar boşanmanın sağlanması için Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen boşanma sebeplerinden birinin varlığı şart olarak aransa da evlilik birliğinin temelinden sarsılması boşanma sebebinde hâkime tanınan geniş takdir yetkisi sayesinde, doktrindeki görüşlerden ve emsal nitelikteki yargı kararlarından faydalanmak suretiyle boşanma sonucuna ulaşılabileceği unutulmamalıdır.
Boşanma davası süreci, boşanma dava dilekçesi, cevap dilekçeleri ve delil dilekçeleri olmak üzere birçok dilekçeden oluşur. Kimi zamanda cevap süresinin uzatılması, delil sunumu, ek beyan ve talepler vs. olmak üzere birçok dilekçe söz konusu olacaktır.
Bu dilekçelerin hazır metinler üzerinden hazırlanmış olması özellikle boşanma davası için, olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. Öyle ki, fiiline dayalı olarak açılan boşanma davasında, iyi bir hukuki zemin oluşturamamak hem davanın reddine neden olacak hem de bazı özel şartlarda aynı fiile dayalı olarak tekrardan dava açılmasına engel olacaktır. Bu sebeple boşanma dilekçesi muhakkak alanında uzman avukatlar tarafından hazırlanmalıdır.