DEPREMDEN ZARAR GÖRENLER İDARE MAHKEMELERİNDE İDARELERE KARŞI TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR Mİ?
Evet, deprem bir mücbir sebep olsa da, deprem nedeniyle zarara uğrayanlar bu zararları için idari yargıda dava açabilirler.
Açılacak bu dava tazminat davasıdır ve adına tam yargı davası denilmektedir.
İdare mahkemesinde açılacak davalarda davalı mutlaka bir idare olmak zorundadır. Bu nedenle de ortada dava açılacak bir idare olmalıdır. Deprem nedeniyle açılacak dava çok büyük ihtimalle tam yargı davası olacağından yani bir tazminat davası olacağından ortada istenebilecek bir tazminat olmalıdır. Tabi ki her hangi bir nedenle bir tazminat istenebilmesi için de ortada bir zarar olmalı ve bu zararın ortaya çıkması idareden kaynaklanmalıdır.
Zaten deprem nedeniyle oluşan zararlar kabaca iki tanedir;
-Bunlar başta binalar olmak üzere zarar gören mallar nedeniyle oluşan kayıplardan kaynaklı zararlardır.
-Bir de deprem nedeniyle oluşan can kayıplarından kaynaklı, yani kişilerin yakınlarını kaybetmeleri nedeniyle oluşan zararlardır.
İdareler ve özellikle (Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı, Belediyeler ve İl Özel İdareleri) bir yerleşim yerinin planlama ve imar aşamalarında yetkili ve görevli olduklarından, bu görevleri gereği yaptıkları işlemlerden ve yapmaları gerekirken harekete geçmeyip yapmadıkları eylemlerin olumsuz sonuçlarından sorumlu olmaktadırlar.
Yani idarenin sebep olduğu zararlar hem işlemden ve hem de eylemden (ve büyük ölçüde de hareketsiz kalma eylemsizliğinden yani sunmaları gereken hizmeti iyi sunamamalarından ) kaynaklanmaktadır.
İdari yargıda işlemden kaynaklı zararlar için 60 gün eylemden kaynaklı zararlar için 1 ve 5 yıllık sürelerde dava açma gibi bir süre sınırlaması mevcuttur.
Başta Danıştay olmak üzere idari yargı yerleri deprem nedeniyle oluşan zararlarda idarelerin böyle kısmen işlem ve kısmen de eylemsizlikten kaynaklı olarak dahlinin bulunduğu durumlarda, depremin şok edici etkisini de nazara alarak davacılar lehine yorum yapmakta ve bu tür davaların 60 günlük dava açma süresine değil daha uzun olan 1 yıllık ve 5 yıllık süre şartına göre ele alınması gerektiğine hükmetmektedirler.
Mesela danıştay 6. ve 11 Daireleri müşterek heyette alınan bir kararda şöyle bir ifade kullanmaktadırlar. “Hak arama özgürlüğünün ancak yasayla sınırlandırılması, bir davanın, yasada duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta belirtilen sürede açılmaması halinde süre aşımı yönünden reddedilmesi mümkün olduğuna göre yargılama usulündeki belirtilen boşluk ilgililerin dava açma hakkını kaybetmelerine neden olmamalıdır. Dolayısıyla yargılama usulü hükümlerinin, ilgililerin dava açma hakları korunacak biçimde yorumlanması zorunludur.”
Öte yandan tabi ki tam yargı davalarındaki kanuni zorunluluk nedeniyle dava öncesi idari başvuru şartı da ihmal edilmemelidir.
Görüldüğü üzere daha dava açılmadan davanın süresinde açılıp açılmadığı ya da idari başvuru yapılıp yapılmadığı çok önem arzetmekte olup bunların da usulüne uygun olarak yapılıp yapılmaması ayrı bir dikkat, özen ve en önemlisi de ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. İşte bu nedenlerle her hangi bir hak kaybına mahal verilmemesi için mutlaka bir avukattan yardım alınması, özellikle konusunda uzman bir idare avukatı desteği ileride pişmanlık yaşamamak için önem arzetmektedir.
DEPREMDEN ZARAR GÖRENLER İDARE MAHKEMESİNDE HANGİ TALEPLERLE NASIL DAVA AÇABİLİRLER?
Yukarıda da zikredildiği üzere idare mahkemesinde açılacak bu tür davalar daha çok iptal davası şeklinde değil de tam yargı davası denilen tazminat davası şeklinde açılmaktadır.
Bu tazminatın idareden istenebilmesi için deprem nedeniyle ortaya çıkan zararda bir idarenin kusurlu olması önem arzetmektedir. Her ne kadar bu tür davalar, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı, Belediyeler ve İl Özel İdarelerine karşı açılsa da başka idarelere karşı açılması da mümkündür.
Bu hususta bir örnek vermek gerekirse, mesela her hangi bir idareye ait olan binanın çatısının, bacasının sırf bakımsız olduğu için depremde yıkılması ve birilerinin bundan can ya da mal kaybı şeklinde zarar görmesi söz konusu ise ve eğer o bina bakımlı olsa deprem olsa bile o bacanın ya da çatının yıkılması ve bir zarar oluşması söz konusu olmayacak ise, bu tür sebeplerle dahi zarar görenlerce idarelere dava açılabilmesi mümkündür.
Tabi bu tür durumlarda da yine bir hukukçudan yardım almak zarara uğrayanlar için faydalı olacaktır.
Öte yandan yukarıda mahkemelerin dava açma süresini geniş yorumladığını söylemiştik. Genelde depremle birlikte yani deprem tarihinde zarar oluşmuş ise de buna açılacak dava bazen deprem tarihinden itibaren geçen hak düşürücü 1 ve 5 yıllık süreler dolsa bile mümkün olabilmektedir. Bu nedenle aradan 2 yıl geçti 6 yıl geçti diyerek hak aramaktan vazgeçilmemesi önem arz etmektedir.Bu tür durumlar ise adliye mahkemelerinde görülen ceza davası, hukuk davası ve ya savcılıkta yürütülen soruşturmaların ve buralarda alınan bilirkişi raporlarının sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.
Bir de ilgililerin savcılığa ya da polise gidip şikayetçi olmakla her şeyin bittiğini, devletin bu şikayet üzerine adli yargıda ve idari yargıda açılması gereken davaları da zaten açacağı şeklinde yanlış bir anlayış vardır ki bu tür nedenlerle dahi hak kaybına uğramadan vaktinde dava açabilmek ve ikinci bir üzüntü yaşamamak için mutlaka bir avukattan hukuki yardım alınması önem arz etmektedir.
Mal kaybı nedeniyle oluşan zararlar neleri kapsayabilir: yıkılan bina bedeli, zayi olan eşyalar, pert olan araçlar, kiraya çıkılması nedeniyle ödenmek zorunda kalınan kira bedelleri ile yıkım nedeniyle kaybolan hatıralardan kaynaklı manevi zararlar dahi talep edilebilir.
Yeter ki bu tür zararların oluşumunda idarelerin bir miktar kusuru olmuş olsun. Hükmedilecek tazminat elbette ki kusur oranında olacaktır.
Diğer taraftan mesela depremde babasını kaybeden bir çocuk ilk önce yaşadığı manevi yıkım ve manevi üzüntü nedeniyle manavi tazminat talep edebileceği gibi, babasının ölümü nedeniyle yoksun kaldığı destek için de maddi tazminat talebinde bulunabilir.
Bu tür davalarda bir ailenin tüm fertleri ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi tüm ailenin birlikte tek bir dava açarak oluşan maddi ve manevi zararları için talepte bulunması mümkündür.
Böyle durumlarda mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırarak davacılardan hangisine ne kadar maddi ve ne kadar manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermektedir.
Bu söylediklerimiz adli yargıda müteahhide, sigorta şirketine dava açılmasına ya da suç duyurusunda bulunulmasına engel değildir. Zaten bunlar yapılsa bile bu tür merciler yaptıkları incelemelerde idarenin kusurlu olduğuna dair tespitlere ulaşabildiklerinden, bu tespitler dahi idari yargıda açılması gereken davaların oluşan zararın giderilmesi adına çok önemli olduğunu göstermesi açısından kıymetli olduğu gibi, ayrıca idare mahkemesinde dava konusu edilmekte gecikilmiş hususları idare mahkemesine götürebilmeye olanak sağlamaları yönüyle büyük önem arzetmektedir.