Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap
verilmemesi geçit davalarının nedenidir.

Geçit davalarının dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 747. ve 748/3. Maddesi oluşturmaktadır.
TMK madde 737: “Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında
bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.
Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya
karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır.
Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.”

Madde 748/3: “Doğrudan doğruya kanundan kaynaklanan geçit hakları, tapu kütüğüne tescil edilmeksizin doğar.
Ancak, bunlardan sürekli nitelikte olanlar beyanlar sütununda gösterilir.”

GEÇİT HAKKI

Geçit hakkı, bir gayrimenkul malikinin, genel yola çıkmak için zorunluluk ve ihtiyaçtan dolayı komşu parsellerden
uygun olanından geçebilmek için rızaen ya da mahkeme kararıyla (kazaen) bedel karşılığında almış olduğu bir
hakdır.

Bu hak, Medeni Kanununun 748/3. maddesine göre bir irtifak hakkı olarak Tapu Siciline tescil olunabilir. Geçit
hakkı uygulamada en çok görülen irtifak hakkı çeşididir.

Taşınmaz maliklerinin aralarında anlaşmaları halinde Tapu Sicil Müdürlüğünde düzenlenecek resmi senetle geçit
hakkı tesis edilebilir. Bu durumda ayrıca dava açılmasına gerek yoktur. Ancak geçit hakkının tarafların
anlaşmaları sonucunda tesis edilmesi halinde de bu hakkın arazi veya arsanın neresinden kullanılacağı (nereden
geçirileceği) bir haritaya (değişiklik beyannamesine) bağlanarak belirlenmelidir.

GEÇİT HAKKI DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca geçit hakkı davalarında Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Eski HUMK’a
göre görevli mahkeme geçit bedelinin değerine göre belirlenmekteydi.

Geçit hakkı davaları taşınmazın aynına ilişkin olduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 12. maddesi uyarınca taşınmazın
bulunduğu yer mahkemesi yetkili mahkemedir.

GEÇİT HAKKI DAVALARININ TARAFLARI

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit
istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada taraf olarak yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen
taşınmaz paylı veya elbirliği mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Lehine geçit hakkı kurulacak taşınmazın malikleri davacı, aleyhine geçit hakkı kurulacak taşınmazın malikleri ise
davalı konumundadırlar.

GEÇİT İHTİYACININ TESPİTİ

Geçit hakkı tesis edilmesi ile genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı
karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz şekilde bağlantı yapması sağlanır. Genel yola hiç bağlantının
bulunmamasına “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, yola bağlantısı olmasına rağmen bu yolun ihtiyacı
karşılamaya yeterli olmamasına ise “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir. Geçit
davalarında öncelikle yapılması gereken, dava konusu taşınmazın geçit ihtiyacının bulunup bulunmadığının tespit
edilmesidir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit hakkı talebi, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun
komşuya yöneltilmelidir. Bu şekilde geçit ihtiyacının karşılanamaması durumunda ise geçit tesisinden en az zarar
görecek olan taşınmaza davanın yöneltilmesi gerekir. Bilindiği üzere, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini önemli
ölçüde sınırlayan bir irtifak hakkı olup, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol
saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Bu nedenlerle geçit gereksiniminin bulunup bulunmadığı,
taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı hususları davacının sübjektif
arzularına göre değil, objektif kriterlere uygun olarak belirlenmelidir. Taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
durumunda genel bir ilke olan fedakârlıkların denkleştirilmesi prensibi dikkatte alınmalıdır.

GEÇİT İHTİYACI BELİRLENİRKEN TÜM
ALTERNATİFLERİN BELİRLENMESİ

Mahkeme geçit güzergahını belirlerken davalının geçit talep ettiği taşınmazla birlikte dava konusu olmasa bile
diğer bütün taşınmazlar üzerinden geçit güzergahlarını araştırmalıdır. Dava açıldığında davalı tarafta
gösterilmeyen, ancak alternatif araştırması sonucu üzerinden geçit kurulması düşünülürse bu taşınmaz malikleri
davada yer almadan bu güzergahtan geçit kurulamaz. Dava açılırken bu güzergah üzerindeki taşınmazların
maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100
sayılı HMK’nun 124. maddesi uyarınca taraf değişikliği talebinde bulunulabilir. Böyle bir durumda taraf
değişikliği talep edilmesi halinde bu talep kabul edilerek bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarının
sağlanması mümkündür(Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28.06.2021 gün ve 2021/2116 E., 2021/4376 K.).

Geçit hakkı davasında yargılamayı yapan Mahkeme, davacının geçit kurulmasını istediği taşınmaz ve güzergah ile
bağlı değildir. Mahkemece taşınmazlar başında keşif yapılarak, bilirkişiler tarafından tüm alternatifler
belirlendikten sonra en uygun güzergahın tespiti yapılır.

Hemen belirtmek gerekir ki geçit güzergahı belirlenirken, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların
kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Şayet başka türlü geçit hakkı tesis
edilmesi mümkün değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilerek bu güzergahtan geçit hakkı tesis
edilmesine karar verilebilir.

Geçit güzergahı belirlenirken davacı lehine en uygun olan veya değer olarak en düşük bedelli olan geçit güzergahı
değil, aksine geçit kurulan taşınmazlara en az zarar veren güzergahın tercih edilmesi gerekir. Geçit hakkı,
üzerinde geçit kurulan taşınmaz için yük getiren ve bu taşınmazın mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı
olduğu için alternatifler değerlendirilirken geçit kurulan taşınmaz lehine değerlendirme yapılması
gerekmektedir.(Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 04.10.2011 ve 2011/9207 E. , 2011/11477 K.)

GEÇİTİN GENİŞLİĞİ

Geçit hakkı belirlenirken yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı dikkate
alınarak, özellikle de tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3
m.) geçit hakkı tesisine karar verilmesi gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda
dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

GEÇİT BEDELİ

Geçit Bedelinin tespiti: Tesis edilecek geçit hakkı nedeniyle, yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel,
yükümlü taşınmazın niteliği göz önünde bulundurularak, uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas
alınarak belirlenmelidir.

Geçit Bedelinin Depo edilmesi: Bilirkişi raporuyla saptanacak geçit bedeli hükümden önce davacı tarafından
mahkeme veznesine depo edilmelidir. Bedel depo ettirilmeden geçit hakkı tesisine dair hüküm kurulması bozma
nedenidir.

Geçit Bedelinin Güncellenmesi: Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar
taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra
yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı
kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu
doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Muhtesat bedellerinin tespiti: Geçit bedeli hesaplanırken, geçit kurulan alanda bulunan ağaçlar, yıkılması
gereken su kuyusu, çit, duvar gibi muhdesat bedelleri de hesaba dahil edilmelidir.

Değer Kaybı: Üzerinden geçit oluşturulması nedeni ile yükümlü taşınmazda değer kaybı olacaksa bu değer kaybı da
geçit bedeline eklenmelidir.

GEÇİT HÜKMÜNÜN İCRASI

Geçit hakkı kurulurken, Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak
hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince lehine ve aleyhine geçit hakkı kurulan
taşınmazların kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmesi gerekir.

GEÇİT HAKKI DAVASINDA YARGILAMA GİDERLERİ

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılır.
Davanın kabulü halinde davacı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmez. Ancak hakkında dava reddedilen bir
parsel maliki davalı varsa ve vekili bulunması halinde vekalet ücretine hükmedilir.

GEÇİT HAKKI DAVALARINDA ÖZEL HALLER

TAPUSUZ TAŞINMAZDA ZORUNLU GEÇİT

Zorunlu geçit hakkı, mülkiyet hakkının kanundan doğan dolaylı bir sınırlaması olduğundan bu tür sınırlamalar
ancak mülkiyet hakkına konu taşınmazlar için söz konusu olabilir.

Taşınmaz mallarda mülkiyet hakkı, kural olarak o taşınmazın tapu siciline tescil edilmesi ile doğar. Tapu
siciline kayıtlı olmayan bir taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkının varlığından söz edilemez. Mülkiyet hakkının
kanundan doğan dolaylı sınırlamaları, bir yasa hükmü gereği kendiliğinden doğmayıp ancak belli koşulların
varlığı halinde hak sahibine bir talep hakkı tanıdığından bu kısıtlamaların doğması için tapu siciline tescil
edilmeleri gerekir. Ayrıca zorunlu geçit hakkı, taşınmaza bağlı bir irtifak hakkı olduğundan Türk Medeni
Kanununun 780. maddesi uyarınca da bu hakkın doğumu için tescil şarttır. Yine aynı kanunun tapu siciline ilişkin
1000. ve 1008. maddelerinde de bu irtifak hakkının tapu siciline tescil edilmesi gerekliliği belirtilmektedir.

Zorunlu geçit hakkının hukuki niteliği gereği leh ve aleyhine geçit tesisi istenen taşınmazların tapu siciline
kayıtlı olmaları gerekir. 11.2.1959 tarihli ve 1958/14 Esas ve 1959/13 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararında zorunlu geçit hakkının ancak tapuda kayıtlı taşınmazlar hakkında söz konusu olabileceği, tapu siciline
kayıtlı olmayan yerler için böyle bir zorunluluk doğduğunda ise tapuya tescil gerekliliği yerine getirildikten
sonra ihtiyaç sahibi kişinin talepte bulunmasının mümkün olduğu öngörülmüştür (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin
02.04.2018 gün ve 2015/10309 E., 2018/2532 K.).

İMAR YOLUNA BAĞLANTI

29.4.1968 tarihli ve 1966/22-1968/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere,
açılmamış imar yollarının varlığı geçit ihtiyacını ortadan kaldırmaz. Davalı taşınmazı sınırındaki yolun fiilen
kullanılıyor olması, bu yolun resmi olarak yola terk edildiği ve yol olarak kullanıma açıldığı anlamına gelmez.
İmar planı kapsamında yol olmakla birlikte, halen özel mülk olma niteliği taşıyan taşınmazı yol olarak
kullananlar her an mülkiyet hakkı sahiplerinin bunu önleme tehdidi ile karşılaşabilirler ki bu durumda yol
ihtiyacının ortadan kalktığından söz etmek mümkün değildir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 07.03.2019 gün ve
2018/3423 E. , 2019/2090 K.).

DERELER VE PAFTASINDA İŞARETLİ ARKLAR

Geçit ihtiyacı içerisinde bulunan taşınmaz ile genel yol arasında dere veya paftasında işaretlenmiş ark var ise,
bu yerler hazinenin mülkiyetinde bulunduğundan üzerlerinden köprü dahi kurulmak suretiyle geçit kurulamaz. Yine
derelere geçit bağlanamayacağı gibi geçit yeri olarak kullanılamaz.

ORMAN, MERALAR, KÖY BOŞLUKLARI VE TAPUSUZ AÇIKLIKLAR

Orman içerisinden geçit kurulamayacağı gibi, mera ve tapusu bulunmayan mülkiyeti hazineye ait açıklıklardan geçit
kurulamaz. Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan yerler bu istisnaya tabi değildir. Hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taşınmazlardan geçit hakkı kurulabilir.

BİRBİRİNDEN AYRILAN TAŞINMAZLAR

İfrazla oluşan parsellerden geçit ihtiyacı içerisinde bulunan taşınmaz lehine öncelikle ayrıldığı taşınmaz
üzerinden geçit imkanı araştırılmalıdır. Bu parsel üzerinden verilemiyorsa komşu parseller üzerinden alternatif
araştırması yapılmalıdır.

Karayoluna, DSİ Kanalı Servis
Yoluna veya Kültür ve Tabiat Varlığına Bağlantı

Kurulacak geçit karayoluna veya DSİ kanalının servis yoluna bağlantılı olacak ise bağlantı yapılmasında sakınca
bulunup bulunmadığı Karayollarından ve DSİ den sorulmalıdır.

Taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğu belirtildiği hallerde, buradan geçit verilmesinin uygun olup
olmadığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan sorulması gerekir.

Daha Önce Kurulmuş Geçide Bağlantı

Geçit kurulması istenilen taşınmazın çevre parselleri arasında daha önce üzerinde oluşturulmuş bir geçit irtifak
hakkı varsa alternatifler belirlenirken öncelikle buradan geçit düşünülmelidir.

Bu gibi durumlarda üzerinden geçit kurulan parsel maliki lehine tekrar bedele hükmedilecek ancak önce kurulan
geçit nedeni ile ödenen bedel yeni bedelden düşülecektir(14. Hukuk Dairesi 26.01.2010 gün ve 2009/14613 E. ,
2010/625 K.).

Taşınmaz Bütünlüğünün Bozulmaması

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz
veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Taşınmazları ikiye bölen yada kullanım şeklini
bozacak şekilde geçit tesis edilemez. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda
açıkça gösterilerek geçit kurulabilir.

Birden Fazla Taşınmaz İçin Geçit Talebi

Davacı birden fazla taşınmazı için geçit talep etmişse yada dava arkadaşlığı şeklinde birden fazla kişi birden
çok parsel için aynı taşınmazdan geçit hakkı tesis edilmesi için dava açmışsa kesintisizlik ilkesi uyarınca,
taraflara aralarında akti geçit irtifakı kurmaları için süre verilmeli veya geçide hükmederken davacılara ait
taşınmazlarda dahil tüm parseller lehine birbiri üzerinden geçit irtifakı kurulmalıdır.

Birden Fazla Davacı Ayrı Ayrı Taşınmazları İçin Geçit Talep Etmişse

HMK 59. madde: “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden
fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi
dava arkadaşlığı vardır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Mecburi dava arkadaşlığını maddi hukuk tayin eder. Örneğin, elbirliği halinde mülkiyette bu durum söz konusudur.
Elbirliği malikleri birlikte malik oldukları eşya hakkında dava açmak isterlerse davanın elbirliği maliklerinin
tamamı tarafından açılması veya elbirliği maliklerine dava açılacaksa tamamının davalı gösterilmesi zorunludur.

Öte yandan birden fazla davacının her biri kendi taşınmazları için geçit istemi ile birlikte dava açmaları
halinde aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından davaların ayrılarak görülmesi gerekir.

GEÇİT İHTİYACININ ORTADAN KALKMASI

Geçit ihtiyacının sona ermesi halinde geçit hakkının terkini her zaman istenebilir. Genel yola bağlantısı
bulunmayan taşınmazlar için, yol ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan geçit hakkı, bu ihtiyacın sona ermesi
ile birlikte hukuksal temelini de kaybeder. Üzerinden geçit hakkı kurulan yükümlü taşınmaz maliki de taşınmazı
üzerinde kurulan geçit hakkının kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Bu tür davalarda, mahkemece geçit
ihtiyacının sona erdiğinin saptanması gerekir. Bu saptama sırasında da yine taraf yararları gözetilerek, var
olduğu ileri sürülen yolun niteliği ve davalının buradan yararlanma koşulları araştırılarak sonuca gidilmelidir.

YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28.06.2021 gün ve 2021/2116 E., 2021/4376 K.

“…Davacı, maliki bulunduğu Süleymaniye Mahallesi 107 ada 7 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılara ait 107 ada
6 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece davanın kabulüne, 107 ada 7 parsel lehine fen bilirkişisinin 07/04/2016 tarihli raporu ve eki krokide
107 ada 6 parselde A harfi ile gösterilen yeniden yerden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.

Hükmü davalı … temyiz etmiştir.

Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.

Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol
ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola
bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz
bağlantısı sağlanır.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit
istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz
paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer
dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava
dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124.
maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu
kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun
komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir.
Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan
alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının
nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif
arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz
veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün
değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım
alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar
vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları
ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman
bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo
ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın
değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede
taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı
kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu
doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak
hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa
tesciline karar verilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde
bırakılmalıdır.

Somut olayda; aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilen 107 ada 6 parsel sayılı taşınmaz 384,51 m2’dir.
Komşu 107 ada 4 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün ise çok daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durumda, daha
büyük yözölçümüne sahip 107 ada 4 parsel sayılı taşınmaz maliki de davaya dahil edilerek, bu parselin güneyinde
yer alan ve 107 ada 6 parsele bitişik bölümünden geçit kurulmasının komşuluk hukuku ilkelerine ve taşınmaz
mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibine daha uygun
olacağı dikkate alınarak bu alternatif değerlendirilmek suretiyle geçit kurulması gerekirken, bu yön gözardı
edilerek yanılgılı değerlendirme ile 107 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit kurulması doğru
görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…”

Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 02.04.2018 gün ve 2015/10309 E., 2018/2532 K.

“…Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Davacı, 841 parsel sayılı taşınmazı lehine, parseline komşu tapulama harici bırakılan taşınmazdan geçit hakkı
kurulmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, davanın haksız ve yersiz olarak açıldığını, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, … Merkez Karabayır Köyünde bulunan 841 parsel lehine, fen
bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 21/01/2015 tarihli raporda boşluk olarak tespit dışı bırakıldığı
belirlenen 1.alternatif olarak gösterilen A ve B rakamlarının toplamlarından oluşan 109,12 m²’lik alan aleyhine
geçit hakkı tesisi ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.

Zorunlu geçit hakkı, mülkiyet hakkının kanundan doğan dolaylı bir sınırlaması olduğundan bu tür sınırlamalar
ancak, mülkiyet hakkına konu taşınmazlar için söz konusu olabilir.

Taşınmaz mallarda mülkiyet hakkı, kural olarak o taşınmazın tapu siciline tescil edilmesi ile doğar. Tapu
siciline kayıtlı olmayan bir taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkının varlığından söz edilemez. Mülkiyet hakkının
kanundan doğan dolaylı sınırlamaları, bir yasa hükmü gereği kendiliğinden doğmayıp ancak belli koşulların
varlığı halinde hak sahibine bir talep hakkı tanıdığından bu kısıtlamaların doğması için tapu siciline tescil
edilmeleri gerekir. Ayrıca zorunlu geçit hakkı, taşınmaza bağlı bir irtifak hakkı olduğundan Türk Medeni
Kanununun 780. maddesi uyarınca da bu hakkın doğumu için tescil şarttır. Yine aynı kanunun tapu siciline ilişkin
1000. ve 1008. maddelerinde de bu irtifak hakkının tapu siciline tescil edilmesi gerekliliği belirtilmektedir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; 841 parsel lehine, fen bilirkişiler … ve … tarafından
düzenlenen 21/01/2015 tarihli raporda boşluk olarak tespit dışı bırakıldığı belirlenen 1.alternatif olarak
gösterilen A ve B rakamlarının toplamlarından oluşan 109,12 m²’lik alan aleyhine geçit hakkı tesis edilmiştir.
Mahkemece, tapusuz taşınmazın aleyhine geçit tesis edilemeyeceği gözönünde bulundurularak dava konusu taşınmazın
geniş paftası getirtilerek, tapulama harici yer geçit alternatiflerine dahil edilmeden farklı alternatifler
değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı
şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA…”

(Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 04.10.2011 ve 2011/9207 E. , 2011/11477 K.)

“…Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü davacı temyiz etmiştir.

Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap
verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu
bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama
ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi
geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit
istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz
paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun
komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir.
Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan
alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin
nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif
arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz
veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil
ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım
alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar
vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte
gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman
bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce
depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın
değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede
taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı
kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu
doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde
bırakılmalıdır.

Somut olayda; davacı parseli lehine çevredeki parseller bölünmeden geçit kurulması imkanı bulunmadığı düzenlenen
bilirkişi raporu ve krokiden anlaşılmaktadır. Yapılan incelemede 77 sayılı parselden geçen (C+D) güzergahının en
uygun geçit yeri olduğu görülmektedir. 77 sayılı parselden bu şekilde geçit kurulması nedeniyle taşınmazın
bölünmeye bağlı uğrayacağı değer kaybı da bilirkişiye hesaplatılarak davalı 77 sayılı parselin malikine ödenmek
üzere geçit bedeli ile birlikte depo edildikten sonra belirtilen seçenekten geçit kurulması gerekir. Bu hususun
düşünülmemesi doğru olmamış bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,…”

14. Hukuk Dairesi 26.01.2010 gün ve 2009/14613 E. , 2010/625 K.

“… Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Davalı …, davayı kabul etmiş; diğer davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece yapılan keşifte bilirkişiler geçit hakkı tesis edilecek güzergahın bedelini belirlemişler ise de;
davacı vekili belirlenen güzergahta daha evvel hükmen tesis edilen geçit irtifakı bulunduğundan, geçit bedelinin
belirlenmesinde bu hususun dikkate alınmayarak geçit bedelinin fahiş hesaplandığı yönünde itirazda bulunmuştur.

Mahkeme, verilen kesin süre içinde davacının geçit bedelini yatırmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
vermiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap
verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu
bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama
ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi
geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit
istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz
paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun
komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir.
Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan
alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin
nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif
arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz
veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil
ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım
alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar
vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte
gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman
bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce
depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın
değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede
taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı
kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu
doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde
bırakılmalıdır.

Somut olayda; lehine geçit tesis edilmesi istenen 294 parsel sayılı taşınmazın mutlak geçit ihtiyacı içinde
olduğu sabittir. Dosya içinde mevcut raporda, bilirkişiler alternatif olarak belirledikleri geçit yoluna ilişkin
seçeneklerde hükmen 291 parsel sayılı taşınmaz lehine 293, 233 ve 234 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine; 293
parsel sayılı taşınmaz lehine 233, 234 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine; 233 parsel sayılı taşınmaz lehine 234
parsel sayılı taşınmaz aleyhine ve 238 parsel sayılı lehine de 293, 233 ve 234 parsel sayılı taşınmazlar
aleyhine tesis edilmiş, tapuya ve haritasına işlenmiş geçit irtifakı üzerinden davacıya yol verilmesi
gerektiğini belirtmişlerdir. Bir taşınmaz yararına geçit hakkı tesis edilirken önceden kurulan geçit yollarına
bağlanma durumunda önceki geçit bedellerinin tesbit edilecek geçit bedelinden düşülmesi gerekir. Bilirkişi
raporunda, önceden hükmen tesis edilen geçit yoluna davacı taşınmazının getireceği artı külfete göre geçit
bedelinin hesaplandığı, ancak lehine önceden geçit tesis edilen taşınmaz maliklerinin ödeyeceği değerlerinde
toplam geçit bedeline dahil edildiği gözükmektedir. Bu nedenle yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilerek
bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınarak davacıya ait parselin yükümleneceği ve parsel malikinin
ödeyeceği geçit bedeli hesaplanarak ve her bir yükümlü taşınmaz maliklerine ödenecek miktarda belirlenerek, bu
bedel depo ettirildikten sonra mahkemece karar verilmesi gerekirken denetime elverişli olmayan bilirkişiler
raporu esas alınarak belirlenen bedelin depo edilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış,
hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, …”