Makul Sürede Yargılanma Hakkı İhlali

makul sürede yargılanma hakkı

Makul Sürede Yargılanma Hakkı İhlali

Makul Sürede Yargılanma Hakkı İhlali 960 524 Yasemin Berna Aslanbay

Makul sürede yargılanma hakkı, yargılama ve yargılamada gerçekleşen işlemlerin somut olaya uygun süreyle alakalı olarak, sürüncemede bırakmayacak şekilde, kişilerin adil yargılanmasını sağlayan, makul sürelerde sonuca ulaşılmasını sağlayan bir haktır. Bu hak davanın acele bir şekilde sonuçlandırılması gerektiği anlamını taşımaz. Davanın niteliği göz önünde bulundurularak makul süre belirlenmelidir.

Makul Süre Nedir?

Bu girişten sonra konuyu yerleşik içtihatlar ve genel uygulamalar kapsamında ele alarak başlayalım. Makul süre nedir? Makul süre; bir davanın Anayasa ve AİHS tarafından korunan adil yargılanma ilkesi uyarınca, somut olayın koşullarına göre olması gerekenden daha uzun sürmemesidir. 

Makul Sürede Yargılanma Hakkı ve Hukuktaki Yeri

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; makul sürede yargılanma hakkı hem Anayasada hem de AİHS’de güvence altına alınmasına rağmen Türk hukuk sisteminde ihlale ilişkin başvurulabilecek olağan kanun yolları yoktur sadece Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu vardır.

Ayrıca makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunanların kanun yollarını tüketmesi gibi bir zorunluluğu yoktur. Ayrıca devam eden yargılamalarda, makul sürenin aşıldığı iddiasında bulunulması her zaman mümkün olduğundan bireysel başvurularda aranan otuz günlük sürede başvurulması şartı da aranmamaktadır.

Makul Süre Nasıl Ve Neye Göre Belirlenir?

Anayasa Mahkemesi dava konusunun niteliğini değerlendirirken, davanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasının ilgililer bakımından önemini, olayın karmaşıklık derecesini göz önünde bulundurmaktadır. Yargılamanın karmaşıklığını değerlendirirken davanın hem hukuki hem de maddi açıdan bütün yönlerini ele almakta; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, maddi olayların karmaşıklığı, sanıkların ya da isnat edilen suçların veya tanıkların sayısı, davanın uluslararası unsurları, bilirkişi deliline duyulan ihtiyaç, yazılı delillerin hacmi gibi birçok unsuru incelemektedir.

Diğer bir ölçüt ise başvurucunun tutumuyla alakalıdır. Bu açıdan başvurucunun gerek hukuk davalarında davacı ya da davalı gerekse ceza davalarında sanık olarak, yargılamadaki tutum ve davranışlarının davanın uzamasına sebep olup olmadığına bakılmaktadır.

Buna göre mahkeme, başvurucunun dava sürecindeki tutum ve davranışlarını özel olarak değerlendirmekte ve buna göre makul sürenin aşıldığına ilişkin başvuruyu kabul etmekte ya da reddetmektedir. Başvurucu vekilinin çok sayıda mazeret vermesi, bilirkişi raporu veya keşif için gerekli giderleri süresinde yatırmaması gibi haller başvurucudan kaynaklanan tipik kusurlardır. Ancak, başvurucunun kanunlardan kaynaklı haklarını kullanmasının bu kapsamda değerlendirilemeyeceği gözden kaçırılmamalıdır.

Makul Süre Neye Göre Belirlenir?

Makul süre neye göre belirlenir? AİHM ve Anayasa Mahkemesine göre hukuk ve idari yargı davalarında makul sürede yargılamanın başlangıç tarihi kural olarak davanın açıldığı tarihtir. Ceza davalarında ise bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi ya da arama, gözaltı gibi başvurucunun suçun isnadından ilk olarak etkilendiği tarih esas alınmaktadır.

Hukuk ve idari yargı davalarında sürenin bitiş tarihi, icra aşamasını da kapsayacak şekilde belirlenmektedir. Ceza davalarında sürenin bitimi ise temyiz incelemesi de dâhil olmak üzere yargılamanın sona erdiği tarihtir.

Yargılamanın devam ettiği davalar açısından ise makul sürenin hesaplanmasında esas alınacak son tarih, Anayasa Mahkemesinin başvuru hakkında kararını verdiği tarihtir.

Konu ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Başvuru başlıklı makalemiz ile birlikte Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru başlıklı makalelerimizi okuyabilirsiniz.

Hangi Süreler Makul Süre İhlali Sayılır?

“Davam kaç yıldır sürüyor, bu bir ihlal midir?” sorusu, uzun süren yargılamalarda en sık sorulan sorudur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, “makul süre” için kanunlarda belirlenmiş net bir yıl veya ay sınırı bulunmamaktadır. Her davanın kendi özel koşulları vardır ve bir yargılamanın makul süreyi aşıp aşmadığı, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından belirlenen şu dört temel kritere göre değerlendirilir:

  1. Davanın Karmaşıklığı: Sanık veya taraf sayısının çokluğu, suçun niteliği, delillerin toplanmasındaki güçlükler.

  2. Tarafların Tutumu: Davanın taraflarının (başvurucu, karşı taraf) süreci gereksiz yere uzatıcı eylemlerde bulunup bulunmadığı.

  3. Yetkili Makamların (Mahkeme, Savcılık) Tutumu: Duruşmalar arasında uzun süreler bırakılması, bilirkişi raporlarının makul olmayan sürelerde beklenmesi gibi adli makamlara atfedilebilecek gecikmeler.

  4. Başvurucunun Davanın Sonucuna İlişkin Menfaati: Davanın, kişinin özgürlüğü, medeni hakları veya geleceği üzerindeki etkisinin büyüklüğü.

Ancak, bu kriterler ışığında AYM ve AİHM’nin geçmişte verdiği binlerce karar incelendiğinde, belirli dava türleri için ortaya çıkan bazı genel eğilimler ve eşiklerden bahsetmek mümkündür.

Ceza Davaları

Ceza davaları, doğrudan kişi özgürlüğünü ilgilendirdiği için makul süre incelemesi daha hassas yapılır.

Basit ve Orta Ağırlıktaki Davalar: Tek sanıklı, delillerin büyük ölçüde toplanmış olduğu basit yaralama, hırsızlık, hakaret gibi suçlarda yargılamanın ilk derece ve istinaf/temyiz aşamalarıyla birlikte 5-6 yılı aşması genellikle bir ihlal olarak kabul edilmektedir.

Karmaşık Davalar: Çok sanıklı, organize suç, terör veya karmaşık ekonomik suçlar gibi delillerin toplanmasının ve yargılamanın doğası gereği uzun sürdüğü davalarda bu süreler daha esnek yorumlanır. Ancak bu tür davalarda dahi 10-14 yılı aşan yargılamalar, çok istisnai durumlar dışında sıklıkla makul süre ihlali kararıyla sonuçlanmaktadır.

Hukuk Davaları

Alacak, boşanma, tapu iptali gibi özel hukuk uyuşmazlıklarında makul süre beklentisi ceza davalarına göre genellikle daha kısadır.

Çekişmeli Boşanma Davaları: Tarafların geleceğini doğrudan etkileyen ve belirsizlik yaratan bu davalarda, yargılama sürecinin 5 yılı aşması halinde ihlal kararları verildiği görülmektedir.

Alacak ve Tazminat Davaları: Ortalama karmaşıklıktaki bir alacak veya tazminat davasının, tüm kanun yolları dahil olmak üzere 4-6 yılı aşması, AYM tarafından ihlal olarak değerlendirilebilmektedir.

İdari Davalar

Devlete karşı açılan iptal veya tam yargı davalarında da benzer süreler geçerlidir. Özellikle bir idari işlemin iptali için açılan ve kişinin mesleki veya ekonomik geleceğini etkileyen davaların 4-6 yıl aralığını aşması, makul süre ihlali olarak kabul edilebilir.

Özetle; “kaç yıl” sorusunun cevabı davanızın türüne ve niteliğine göre değişmektedir. Önemli olan, davanızdaki gecikmenin somut gerekçelere dayanıp dayanmadığıdır. Eğer dosyanızda aylarca işlem yapılmayan “ölü zamanlar”, gereksiz yere ertelenen duruşmalar veya yıllarca beklenen bilirkişi raporları varsa, makul sürenin aşıldığından şüphelenmek için geçerli bir nedeniniz olabilir.

Ayrıca konu ile ilgili olarak idari işlemden kaynaklanan tam yargı davası ve tazminat başlıklı makalemizi de okuyabilirsiniz.

Makul Süre İhlalinin Sonuçları Nelerdir?

Yargılamanızın makul süreyi aştığına kanaat getirilmesi, sadece teorik bir hak tespitiyle sonuçlanmaz. Bu durumun en temel ve en önemli sonucu, devletin adil yargılanma hakkınızı ihlal etmesi nedeniyle size bir tazminat ödeme yükümlülüğünün doğmasıdır. Bu tazminatın amacı, davanın yıllarca sürmesi nedeniyle yaşadığınız stres, belirsizlik ve manevi yıpranmayı bir nebze olsun telafi etmektir.

Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvurular sonucunda, bu hakkın ihlal edildiği tespit edildiğinde, başvurucu lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı

Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle talep edilebilecek tazminat, temel olarak ikiye ayrılır:

Manevi Tazminat: Bu, makul süre ihlali başvurularında en sık hükmedilen ve temel tazminat türüdür. Manevi tazminatın amacı, davanızın sonucundan (haklı veya haksız çıkmanızdan) bağımsız olarak, yargılamanın kendisinin gereğinden fazla uzaması nedeniyle yaşadığınız;

  • Stres, endişe ve keder,

  • Geleceğe yönelik belirsizlik,

  • Sosyal ve profesyonel hayatınızda yaşadığınız yıpranma,

  • “Adaletin gecikmesi” hissiyatının yarattığı manevi çöküntü

gibi duygusal zararları gidermektir. Tazminat Komisyonu veya Anayasa Mahkemesi, manevi tazminat miktarını belirlerken davanın türü, toplam yargılama süresi, sizin için taşıdığı önem ve gecikmenin hayatınız üzerindeki etkileri gibi faktörleri bir bütün olarak değerlendirir.

Maddi Tazminat: Manevi tazminata göre daha nadir hükmedilen bir tazminat türüdür ve ispatı daha zordur. Maddi tazminat talep edebilmek için, yargılamanın makul olmayan bir şekilde uzaması ile doğrudan bağlantılı, somut ve ispatlanabilir bir maddi zararınızın olması gerekir.

  • Örnek 1: Bir ceza davasında yargılanan ve bu dava nedeniyle terfi alamayan veya işten çıkarılan bir memurun, dava sonunda beraat etmesi durumunda, yargılamanın uzadığı dönemdeki maaş kaybı maddi tazminat konusu olabilir.

  • Örnek 2: Bir alacak davasının gereksiz yere 10 yıl sürmesi nedeniyle, alacağın tahsil edildiği tarihteki değerinin enflasyon karşısında erimesi sonucu ortaya çıkan reel kayıp, maddi zarar olarak talep edilebilir.

Maddi tazminat taleplerinde, zarar ile yargılamanın uzaması arasındaki illiyet bağının (neden-sonuç ilişkisi) net bir şekilde belgelerle ve delillerle ortaya konulması zorunludur.

Tazminat davalarında Ankara tazminat avukatı olarak, uzman kadrosuyla hizmet veren ofisimize ulaşmanızı ve detaylı bilgi almanızı öneririz.

Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Nedeniyle Tazminat Başvurusu Nereye Yapılır?

Davanın uzun sürdüğü ve uzun sürmesi nedeniyle, makul sürede yargılanma hakkının arayışında olan, maddi ve manevi olarak yıprandığını iddia eden herkes Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu ile süresi içerisinde zararının tazmin edilmesini talep edebilir.

Tazminat talep edebilmek için davanın sonucunun lehe veya aleyhe olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan unsur yargılamanın yani davanın uzun sürmüş olmasıdır. Dava süreci devam ederken de yargılamanın olması gerektiğinden fazla uzun sürdüğü düşünülürse yine bireysel başvuru yolu ile tazminat talebinde bulunulabilir. Her türlü dava için uzun yargılama sebebiyle tazminat alınabilir.

Uzun Süren Yargılama Sonucunda Bireysel Başvuru Nereye ve Nasıl Yapılır?

Davasının uzun sürdüğünü ve bu nedenle maddi ve manevi olarak yıprandığını düşünen her gerçek veya tüzel kişi bireysel başvuru yol ile Anayasa Mahkemesine müracaat edebilecektir. Kendisi tarafından bizzat veya bir avukat aracılığıyla Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru formu doldurulmak suretiyle süresi içinde başvuru yapılabilir. Ancak bireysel başvuru formunu eksiksiz bir şekilde doldurmak uzmanlık gerekmektedir. Aksi takdirde başvuru incelenmeden reddedilebilir.

Makul Sürede Yargılamanın İhlali İle İlgili Anayasa Mahkemesinin Dikkat Ettiği Ölçütler Nelerdir?

Anayasa Mahkemesine başvururken usulen ve şeklen dikkat edilmesi gereken durumlar :

  1. Başvurunun süresi içerisinde yapılması,
  2. Bireysel başvuru formunun eksiksiz doldurulması
  3. Başvurunun zaman, kişi, konu ve yer bakımından uygun olması
  4. Anayasa mahkemesine başvuru yapmadan önce olağan diğer iç başvuru yollarının tüketilmiş olması

Her davanın kendi iç özelliğine göre değerlendirilmesinin yanında dikkat edilen bir takım diğer kriterler şu şekildedir:

  • Davanın karmaşıklık boyutu
  • Başvurucunun davanın uzamasında kusuru olup olmadığı
  • Yetkili makamların kusuru olup olmadığı
  • Yapısal sorunlar
  • Başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği

Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları değerlendirirken hem esas hem usul yönünden oldukça titiz hareket etmektedir bu sebeple başvururken Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Avukatı yardımı alınması hak kayıplarının önlenmesi ve bireysel başvuru sürecinin de uzamaması için kişilerin yararına olacaktır.

Makul Süre İhlali İçin Ne Kadar Tazminat Alınır?

Makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilen kişilerin en çok merak ettiği soru, “Ne kadar tazminat alabilirim?” sorusudur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu konuda önceden belirlenmiş sabit bir tarife veya otomatik bir hesaplama formülü bulunmamaktadır. Her dosya kendi içinde benzersizdir ve tazminat miktarı, başvuruyu inceleyen Tazminat Komisyonu veya Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından, dosyanın özel koşulları dikkate alınarak takdir edilir.

Ancak bu, miktarların tamamen belirsiz olduğu anlamına gelmez. AYM ve AİHM’nin geçmiş kararları, tazminat miktarını belirlerken hangi faktörlerin dikkate alındığına ve ortalama olarak hangi aralıklarda tazminatlara hükmedildiğine dair önemli ipuçları sunmaktadır.

Tazminat Miktarını Etkileyen Temel Faktörler

Mahkeme veya Komisyon, tazminat miktarını belirlerken aşağıdaki temel kriterleri göz önünde bulundurur:

Yargılamanın Toplam Süresi ve İhlalin Yoğunluğu: Dava ne kadar uzun sürdüyse ve bu sürenin ne kadarlık kısmı “makul olmayan gecikme” olarak kabul edildiyse, tazminat miktarı o kadar artar.

Davanın Niteliği ve Başvurucu İçin Önemi: Bu, en önemli kriterlerden biridir.

Ceza Davaları: Kişinin özgürlüğünün ve geleceğinin söz konusu olduğu, özellikle tutuklu yargılamaların yapıldığı ceza davalarında hükmedilen manevi tazminat miktarları daha yüksek olmaktadır.

Medeni Hak Davaları: Boşanma, velayet gibi kişinin aile hayatını ve temel statüsünü etkileyen davalar da yüksek önemde kabul edilir.

Malvarlığı Davaları: Sadece parasal bir alacağı konu alan davalarda, genellikle diğer dava türlerine göre daha düşük bir manevi tazminata hükmedilir.

Başvurucunun Davadaki Tutumu: Eğer başvurucunun kendisi davayı geciktirici eylemlerde bulunduysa (örneğin duruşmalara mazeretsiz katılmamak, delilleri geç sunmak), bu durum hükmedilecek tazminat miktarını düşürebilir.

Geçmiş Kararlara Göre Ortalama Tazminat Miktarları

Yukarıdaki kriterler ışığında Anayasa Mahkemesi ve Tazminat Komisyonu kararları incelendiğinde, 2024-2025 yılı itibarıyla belirli aralıkların oluştuğu görülmektedir. Bu rakamların birer garanti olmadığını, yalnızca geçmiş kararlara dayalı birer örnek olduğunu unutmamak önemlidir:

  • Ceza Davaları: Yargılamanın makul süreyi aştığı tespit edilen ceza davalarında, manevi tazminat olarak genellikle 9.000 TL ile 30.000 TL arasında değişen miktarlara hükmedildiği görülmektedir. Başvurucunun yargılama sırasında tutuklu kalması veya davanın niteliğinin çok ağır olması gibi durumlarda bu miktar daha da artabilmektedir.

  • Hukuk ve İdari Davalar: Kişinin özgürlüğünü doğrudan ilgilendirmeyen hukuk (alacak, boşanma vb.) ve idari davalarda ise makul süre ihlali nedeniyle hükmedilen manevi tazminat miktarlarının genellikle 7.000 TL ile 20.000 TL aralığında olduğu gözlemlenmektedir.

Bu rakamlar, yargılamanın uzaması nedeniyle yaşadığınız manevi sıkıntının bir karşılığıdır. Eğer bu gecikme nedeniyle ispatlayabildiğiniz somut bir maddi zararınız varsa (örneğin kaçırılan bir iş fırsatı), bunu ayrıca talep etme hakkınız da bulunmaktadır.

Makul Süre İhlali Başvuru Dilekçesinde Bulunması Gerekenler

Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle Tazminat Komisyonu’na yapılacak başvuru, belirli usul kurallarına tabidir. Başvuru dilekçesinin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması, talebinizin esastan incelenmesi için zorunludur. Her ne kadar her davanın kendine özgü detayları olsa da, başarılı bir başvuru dilekçesinde mutlaka bulunması gereken temel unsurlar şunlardır:

Başvuru Yapılacak Makam : Dilekçenin en başına, başvuru mercii olan “ADALET BAKANLIĞI İNSAN HAKLARI TAZMİNAT KOMİSYONU BAŞKANLIĞI’NA” ibaresi yazılmalıdır.

Başvuranın Kimlik ve İletişim Bilgileri:  Başvuruyu yapan kişinin adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ve güncel tebligat adresi eksiksiz olarak belirtilmelidir.

Varsa Vekil (Avukat) Bilgileri: Başvuru bir avukat aracılığıyla yapılıyorsa, avukatın adı, soyadı, sicil numarası, barosu ve tebligata elverişli adres bilgileri bu bölümde yer almalıdır.

İhlale Neden Olan Yargılamanın Detayları (Dava Künyesi): Hangi davanın makul sürede sonuçlanmadığı net bir şekilde belirtilmelidir. Bunun için; davanın görüldüğü Mahkeme’nin adı, Esas Numarası ve eğer karar verildiyse Karar Numarası mutlaka yazılmalıdır. İstinaf veya Temyiz süreçleri yaşandıysa, bu mahkemelerin de dosya numaraları eklenmelidir.

Açıklamalar (Olayların Kronolojik Özeti ve Gerekçeler) : Bu, dilekçenin en önemli bölümüdür. Burada, yargılama sürecinin özeti kronolojik olarak anlatılmalıdır:

  • Davanın açıldığı veya soruşturmanın başladığı tarih.
  • Önemli duruşma tarihleri arasındaki uzun boşluklar.
  • Bilirkişi raporu veya bir belgenin beklenmesi için geçen makul olmayan süreler.
  • Dosyanın Yargıtay veya istinafta geçirdiği süreler.
  • Davanın kesinleştiği veya hala devam ettiği bilgisi.
  • Bu kronolojik özetin ardından, bu gecikmenin neden bir “makul süre ihlali” oluşturduğuna dair hukuki gerekçeler (davanın basitliği, adli makamların tutumu vb.) kısaca açıklanmalıdır.
  •  

Talep (Sonuç ve İstem) : Dilekçenin sonuç bölümünde talepler net bir şekilde ifade edilmelidir. Öncelikle, makul sürede yargılanma hakkınızın ihlal edildiğinin tespiti talep edilmelidir. Bu ihlal nedeniyle uğradığınız manevi zarar karşılığında, bir önceki bölümde açıkladığımız kriterlere uygun, makul bir manevi tazminat miktarı talep edilmelidir.  Eğer ispatlanabilir bir maddi zararınız varsa, bu zarar delilleriyle birlikte maddi tazminat olarak talep edilmelidir.

Ekler : Dilekçenin sonuna, anlattığınız süreci destekleyen belgelerin bir listesi eklenmelidir. Bunlar genellikle; kimlik fotokopisi, avukat vekaletnamesi (varsa) ve yargılama sürelerini gösteren önemli mahkeme evraklarının (duruşma tutanakları, kesinleşme şerhi vb.) fotokopileridir.

Bu unsurları içeren, açık ve anlaşılır bir dilekçe hazırlamak, başvurunuzun başarısı için ilk ve en önemli adımdır.

Ancak sürecin takibi ve hukuki argümanların doğru bir şekilde sunulması uzmanlık gerektirdiğinden, bu başvurunun bir avukat aracılığıyla yapılması hak kaybı yaşanmaması adına şiddetle tavsiye edilir.

Makul Sürede Yargılanmanın İhlali İle İlgili Anayasa Mahkemesinin Verdiği Kararlar

Emsal Kararlar

Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir…Başvurucu 27/12/2012 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açarak İdareden 1.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.Mahkeme 27/2/2018 tarihli kararı ile davanın reddine karar vermiştir.Nihai karar, başvurucuya 30/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.Başvurucu 29/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır Anayasa mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.

Başvuru, hukuk davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ile Anayasa’da güvence altına alınan diğer hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.Başvurucular, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır …Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…

Makul Süre İhlali Başvurularında Avukatın Önemi

Mükemmel bir noktaya geldik. Kullanıcıya tüm haklarını ve süreçleri anlattıktan sonra, bu süreci neden tek başına yürütmemesi gerektiğini profesyonel bir dille açıklayarak makaleyi tamamlayalım. Bu bölüm, okuyucuyu bilgilendirme aşamasından, sizinle iletişime geçme aşamasına taşıyan en önemli köprüdür.

Makul Süre İhlali Başvurularında Avukatın Önemi

Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle Tazminat Komisyonu’na veya Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmak, ilk bakışta sadece bir dilekçe doldurma işlemi gibi görünebilir. Ancak bu süreç, içerisinde ciddi usul kuralları, hak düşürücü süreler ve ispat yükümlülükleri barındıran teknik bir hukuki yoldur. Başvurunun başarısı, sadece “davam uzun sürdü” demekle değil, bu uzun sürmenin neden “hukuka aykırı” olduğunu doğru argümanlarla ortaya koymakla mümkündür.

İşte bu noktada, alanında uzman bir tazminat avukatı ile çalışmak bir tercih değil, davanızın selameti için bir zorunluluk haline gelir.

Doğru Başvuru Yolu ve Sürelerin Takibi Tazminat Komisyonu ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuru süreçleri, kendilerine özgü usul kurallarına ve katı sürelere tabidir. Başvurunun yanlış merciye yapılması veya yasal sürelerin kaçırılması, haklı olsanız bile talebinizin daha en başında reddedilmesine neden olur. Bir avukat, güncel mevzuatı ve içtihatları takip ederek doğru başvuru yolunu belirler ve tüm hak düşürücü süreleri titizlikle yönetir.

İhlalin Hukuki Gerekçelerini Etkili Bir Şekilde Sunmak Dilekçenizde sadece yargılama takvimini sunmak yeterli değildir. Bir avukat, dosyanızı detaylıca inceleyerek gecikmenin hangi tarafın (mahkeme, savcılık vb.) eylemlerinden kaynaklandığını tespit eder. Yargılamanın neden gereksiz yere uzadığını, hangi delilin yıllarca beklendiğini, duruşmalar arasında neden makul olmayan boşluklar bırakıldığını Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına atıflar yaparak gerekçelendirir. Bu profesyonel yaklaşım, başvurunuzun ciddiyetini ve hukuki temelinin sağlamlığını gösterir.

Tazminat Talebini Doğru ve Gerekçeli Olarak Belirlemek Ne kadar tazminat talep edeceğinizi bilmek, uzmanlık gerektirir. Çok düşük bir talep hak kaybına, çok yüksek ve gerekçesiz bir talep ise başvurunun ciddiyetsiz görünmesine neden olabilir. Bir avukat, emsal kararları ve dosyanızın özel koşullarını (davanın türü, yaşadığınız manevi sıkıntı vb.) değerlendirerek, talep edilecek manevi tazminat miktarını adil ve gerçekçi bir zemine oturtur. Varsa, maddi zararınızın ispatı ve tazmini için gerekli delilleri toplar.

Sürecin Takibi ve Temsil Başvuru yapıldıktan sonra süreç sona ermez. Tazminat Komisyonu veya Anayasa Mahkemesi, dosyanızla ilgili ek bilgi veya belge talep edebilir. Bir avukat, bu yazışmaları takip eder, gerekli cevapları süresi içinde verir ve tüm süreci sizin adınıza profesyonel bir şekilde yöneterek sizi ek bir stres ve zaman kaybından kurtarır.

Kısacası, bir avukatla çalışmak, bu teknik süreci hatasız bir şekilde yürütmek, haklılığınızı en güçlü argümanlarla ortaya koymak ve alabileceğiniz en adil tazminatı talep etmek anlamına gelir. Bu, davanızın başarısı için yapacağınız en önemli yatırımdır.

Aslan & Duran Hukuk Bürosu

Aslan&Duran Hukuk Bürosu, Ankara avukat olarak Anayasa Mahkemesine gerçekleştirilen bireysel başvuruları takip etmekteyiz. Süreç sonucunda haksızlığa uğranıldığının düşünülmesi ve bir hak kaybı yaşamamak adına Ankara Ceza Avukatı olarak davalarınızı yakından takip etmekteyiz.

Video

Konuyu özetleyen Youtube videomuzu aşağıda bulabilirsiniz.

 

Yasemin Berna Aslanbay

Avukat Yasemin Berna Aslanbay, 2015 yılında Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Avukatlık stajını bitirmesinin ardından yaptığı mesleki faaliyetlerinin ardından Aslan & Duran Hukuk Bürosu kurucu avukatı olarak meslek hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda Adalet Bakanlığı Arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucudur. İş hukuku uzman arabulucusu olarak özellikle Ankara iş hukuku ve Ankara ticaret hukuku uyuşmazlıklarında arabuluculuk yapmakta olan Avukat Yasemin Berna Aslanbay evli ve 2 çocuk annesidir.

All stories by:Yasemin Berna Aslanbay