Change araç satın almak veya change araç mağduru olmak ikinci el araç satın almak isteyen kişilerin başına gelebilecek durumlardan birisidir. İstemeden de olsa bu durumun mağduru olarak change araç davası başvurusunda bulunmak zorunda kalınabilir. Bu yazımızda change araç (çanç araç) konusu ele alınarak, change araç davaları, change araç suçu ve cezası, davanın kime karşı açılacağı ve dava süreci hakkında geniş bir bilgi vermeye çalışacağız.
Change Araç Nedir?
Change araç nedir? Change araç; çalıntı araçların motor ve şasi numaralarının hasarlı, trafikten yasaklanmış veya hurdaya çıkmış araçlarla değiştirilerek satışa sunulmasıdır. Söz konusu işlemler bundan haberi olmayan şahıslara çalıntı aracın satılması suretiyle yapılan bir tür dolandırıcılıktır ve hukuki bakımdan çeşitli yaptırımlara tabidir.
Alıcı çoğu zaman change araç aldığını bilememektedir. Daha sonra yapılan kontrol ve denetimler sonucu bu durum ortaya çıktığında çok büyük mağduriyetlere yol açmaktadır. Araca emniyet birimlerinin el koyması, alıcı hakkında da soruşturma açılması bu mağduriyetlerden bir kaçıdır.
Change Araç Suçu ve Cezası
Change araç suçu, kimliği değiştirilen bir aracı satarak haksız kazanç elde etmekle ilgilidir ve somut olaya göre dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık veya resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturabilir.
Özellikle kamu kurumlarının araç olarak kullanılması durumunda nitelikli dolandırıcılık suçu oluşabilir. Suç, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiğinde, dolandırıcılık cezası yarı oranında, nitelikli dolandırıcılık cezası ise bir kat artırılır.
Change araç suçu cezası, Türk Ceza Kanunu madde 157’ye göre bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır. TCK madde 158/1 kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçu ise üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasını öngörür. Ayrıca, resmi belgede sahtecilik suçu işleyenler iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası alabilirler.
Change Araçta Sorumluluk Kimdedir?
Peki satışında bir sorun çıkmayan ve alıcının anlamasının mümkün olmadığı change araçta sorumluluk kimdedir? Change araç davası kime açılır? Trafikteki araçların tescili 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “İçişleri Bakanlığının görev ve yetkileri” başlıklı 5. Maddesine göre İç İşleri Bakanlığının görev ve sorumluluğu altındadır. Change araçların trafik tescili idare tarafından yapıldığından change araç mağdurları idarenin hizmet kusuru ve/veya kusursuz sorumluluğuna gidilebilir.
Change Araç Davası Kime Açılır?
Change araç davası kime açılır? Aracın change olduğu öğrenilmesinden sonra mağdur; zararın tazmini için satıcıya tazminat davası açılabilir ayrıca idareye karşı tam yargı davası açılarak uğranılan zarar nedeniyle tazminat isteyebilirler. İkinci el araç satışında satıcının sorumluluğunun belirlenmesi ve buna göre işlem yapılması önemlidir.
Change araç satışlarında noterin ve experin sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluklardan dolayı noter ve exper’e de tazminat davası açılabilir.
İdareye karşı açılacak tam yargı davasında mağdur kişiler, uğradıkları zararlar nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteyebilirler.
XXXX Bu yazımızla birlikte idari işlemden kaynaklanan tam yargı davası ve tazminat başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.
Change araç satışı bilinçli veya bilinçsiz olarak yapılabilen işlemlerden birisidir. Ayıplı mal kapsamında değerlendirilmektedir. Ayıplı mal; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
Change Araç Mağdurları Ne yapmalı?
Change araç mağdurları ne yapmalı? Change araç mağdurları; aracın change bir araç olduğunu öğrenmelerinden itibaren hiç vakit kaybetmeden savcılığa suç duyurusunda bulunmalı ve aynı zamanda idareye tam yargı davası açarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmalıdır. Sorumlu kişilere karşı change araç tazminat davası açarak süreci titizlikle takip etmek, mağduriyetin önüne geçmek açısından önemlidir.
Change araç dava dilekçesi savcılığa ve idare mahkemelerine sunularak hızlıca süreç başlatılmaldıır. Dava dilekçesi içeriği itibariyle olaya göre değişkenlik arz edeceği için bir yanılgıya düşürmeme adına burada sunulmamıştır. Ancak bu konuda uzman bir avukat ile irtibata geçerek bu konuda hukuki destek almanız, change araç mağduriyetinde zararınızı en aza indirme açısından önemlidir.
İkinci El Araç Alırken Nelere Dikkat Etmeli?
Bu başlık ayrı bir makale konusu olabilir ancak biz burada change araç mağduru olmamak için dikkat edilmesi gereken ana başlıklara değinmek istedik. Öncelikle, ikinci el araç alırken piyasa fiyatının çok altında olan araçlara dikkat edilmeli, aracın motor ve şasi numarasının ruhsttaki motor ve şasi numarasıyla uyumlu olup olmadığı kontrol edilmeli, aracın ekspere götürülmesi halinde aracın motor ve şasi numarasının bulunduğu fiziki bölgelerde orjinal olmayan bir işlemin yapılıp yapılmadığı bilgisinin özellikle teyit edilmesi istenebilir.
Change Araç Davası
Yukarıda açıklandığı üere change araç davası süreç, işlemlerin başlama ve takibi ile diğer tüm konularda hukuki prosedürleri fazlasıyla içeren, idare hukuku, ceza hukuku ve tüketici hukuku gibi hukukun bir çok alanında yürütülen davalardan oluşan bir süreçtir. Dolayısıyla bu konuda konusunda uzman idare avukatı, ceza avukatı gibi kişilerle iletişime geçerek dava takibi uzman kişilerce yapılması tavsiye edilmektedir. Hak mağduriyeti ile karşılaşmakak ve tazminat davalarında sürecin takip etmek açısından bu önemlidir.
Change Araç Davası Görevli Mahkeme
Change araç davasında hangi mahkeme görevlidir. Change araçlara ilişkin İdareye karşı açılacak tazminat davalarının hangi yargı yerinde görüleceği tartışma konusu olmuştur. Uyuşmazlık Mahkemesi ilk olarak 2021/424 E. 2021/429 K. sayılı 05.07.2021 tarihli kararında olduğu gibi “davaya konu zarardan doğan sorumluluğun 2918 sayılı Kanun’un ve bu Kanun’un uygulanmasına yönelik Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin araçların devir, satış ve tesciline ilişkin hükümlerine aykırı hareket edilmesinden kaynaklandığı, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinde de, madde ayrımı yapılmaksızın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davalarının adli yargı yerinde çözümleneceğinin açıkça belirtildiği; bu düzenlemenin, genel idare esaslarına ilişkin sorumluluk hükümlerini düzenleyen diğer kanunlara nazaran özel nitelikte olduğu ve bu nedenle idare ajanlarının eylemlerinden kaynaklansa dahi davaya konu uyuşmazlıkta öncelikli olarak uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.” gerekçesiyle adli yargıda çözümlenmesine karar vermiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi son olarak verdiği 2023/286 E. 2023/366 K sayılı 15.05.2023 sayılı kararıyla içtihadını değiştirmiştir. Bu kararda “Olayda, davacının bedelini ödeyerek satın aldığı aracın, sahte trafik kayıtları oluşturularak kendisine satışının yapıldığı, söz konusu aracıkanunlara uygun olarak, idare tarafından tutulan trafik tescil kayıtlarına güvenerek satın aldığı, tüm bu nedenlerle zarara uğradığı ve zararının meydana gelmesinde davalı idarenin de kusurlu olduğu ileri sürülerek, tazminat istemiyle açılan davada; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan davalı idarenin, kamu hizmetini yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütüp yürütmediğinin, dolayısıyla hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir” gerekçesiyle Chance araçlara ilişkin davalara 2557 sayılı idari yargılama usulü kanunun 2. Maddesi kapsamında idarenin kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemleri idare yönünden nesnel hizmet kusuru oluşturduğu ve bunun yargısal denetiminin idari yargı yerlerine bırakılmış olması gerekçesiyle bu yerleşik olan ictihatından vazgeçmiş ve artık verilen bu karardan itibaren idari yargı yolunda çözümlenmesi gerektiğine karar vermiştir. İş bu kararların her ikisi gerekçelerinin değerlendirilmesi için aşağıda sunulmuştur.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/424 KARAR NO : 2021/429 KARAR TR : 05/07/2021 | ÖZET: Davacının satın aldığı araca ceza soruşturması kapsamında change (çalınmış, şasi numarası değiştirilmiş) olduğu gerekçesiyle el konulması olayında, araçların tesciline ilişkin hükümlere aykırı davranan idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiası ve uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : S.A.
Vekili : Av. S.T.
Davalı : İçişleri Bakanlığı
Vekili : Av. B.A.
- DAVA KONUSU OLAY
- Davacı vekili, müvekkilinin 59 A….. plakalı aracı 03/01/2019 tarihinde Lüleburgaz 2. Noterliğinin 00092 sayılı sözleşmesiyle 18.000 TL bedel ödeyerek satın aldığını, aracın yeni plakasının 39 A….. olduğunu, 15/03/2019 tarihinde Hayrabolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/1162 sayılı soruşturmasına istinaden Tekirdağ Emniyet Müdürülüğü tarafından araca el konulduğunu, kriminal inceleme neticesinde aracın şase numarasının değiştirilmiş olduğunun tespit edildiğini, aracın şase numarasının değitirilmiş olduğunu bilebilecek ve anlayabilecek uzmanlığa sahip olmadığını, aracın devlet güvencesi altında satın alındığını, araca el konulması nedeniyle idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araç bedeli olan 18.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi olmak üzere toplam 28.000 TL tazminatın araca el konulma tarihi olan 15/03/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
- UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
- İdari Yargıda
- Edirne İdare Mahkemesinin, E.2019/989, K.2019/1453sayılı dosyasında, “davanın 2577 sayılı Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine” dair 18/11/2019 tarihinde verilen ve istinaf edilmeksizin 30/12/2019 tarihinde kesinleşen kararın gerekçe kısmı şöyledir:
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşları, görev ve yetkileri” başlıklı 5. maddesinin “Kuruluş” başlıklı (a) alt bendinde; “Bu Kanunla, Emniyet Genel Müdürlüğüne verilen görevler, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak kurulan Trafik Hizmetleri Başkanlığınca yürütülür. Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı tarafından yürütülür. Emniyet Genel Müdürlüğünün merkez bölge, il ve ilçe trafik zabıta kuruluşları Trafik Hizmetleri Başkanlığına bağlı olarak çalışır.
Araçlara ve sürücülere ait işlemleri yapmak, plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya büroları kurulur.
Tescil şube veya bürolarında emniyet hizmetleri sınıfı personelinden ayrı olarak teşkilat ve kadrolarında gösterilen sayıda genel idare ve teknik hizmetler sınıfında personel ile sözleşmeli personel çalıştırılabilir.” denilmek sureti ile araçlara ve sürücülere ilişkin işlemleri yapmak, plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya büroları kurulacağı belirtilmiş;
Aynı maddenin “görev ve yetkiler” alt başlıklı b bendinin 7. fıkrasında “Araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek”, 8. fıkrasında “Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, bunlara ilişkin teknik ve hukukî değişiklikleri işlemek, işlettirmek, istatistiksel bilgileri toplamak ve değerlendirmek” görevleri oluşturulacak bu şube ve bürolara bırakılmıştır.
2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; “…bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür”,Geçici 21. maddesinde de ; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmek sureti ile 2918 sayılı Kanun’un uygulanmasından kaynaklanan zararların tazmini istemi ile açılacak sorumluluk davalarında adli yargı yerlerinin görevli olacağı ayrıca ve açıkça belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının satın aldığı Renault marka 2001 model VF1453K0523162773 şase ve K7MA702R029898 motor seri nolu aracın Lüleburgaz 2.Noterliğince 03/01/2019 tarihinde davacı adına devir ve tescil işlemi yapılarak 59 AAF 836 plaka sayısından 39 AAL 007 plaka sayısına nakil edildiği, escil işlemi yapıldığı, 15/03/2019 tarihinde Hayrabolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/1162 sayılı soruşturmasına istinaden Tekirdağ Emniyet Müdürülüğü tarafından araca el konulduğu, kriminal inceleme neticesinde aracın şase numarasının değiştirilmiş olduğunun tespit edildiği, 13/05/2019 tarihinde aracın hurdaya ayrıldığı, davacının 30/04/2019 tarihli ihtarname ile İçişleri Bakanlığına zararının ödenmesi için başvurduğu, başvurusuna cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araç bedeli olan 18.000-TL maddi ve 10.000-TL manevi olmak üzere toplam 28.000-TL tazminatın araca el konulma tarihi olan 15/03/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda her ne kadar davacının zararına sebebiyet veren eylemler, dava dışı kişilerin hileli işlemleri ile idare yanıltılarak, trafiğe tescilleri için gerekli işlemlerin hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi sebebiyle, idare çalışanlarının kusurundan kaynaklanan ve idari hizmetin kötü işlemesi kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte eylemler ise de; davaya konu zarardan doğan sorumluluğun 2918 sayılı Yasanın ve bu Yasanın uygulanmasına yönelik Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin araçların tesciline ilişkin hükümlerine aykırı hareket edilmesinden kaynaklandığı, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesinde de, madde ayrımı yapılmaksızın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davalarının adli yargı yerinde çözümleneceğinin açıkça belirtildiği; bu düzenlemenin, genel idare esaslarına ilişkin sorumluluk hükümlerini düzenleyen diğer kanunlara nazaran özel nitelikte olduğu ve bu nedenle idare görevlilerinin eylemlerinden kaynaklansa dahi davaya konu uyuşmazlıkta öncelikli olarak uygulanması gerektiği tabiidir.
Bu durumda; 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin 2918 sayılı Yasanın uygulanmasından kaynaklanan sorumluluk davalarını kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla 2918 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”
- Davacı vekili benzer istemleadli yargı yerinde dava açmıştır.
- Adli Yargıda
- Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, E.2019/684, K.2020/135 sayılı dosyada, aşağıdaki gerekçeyle, 20/02/2020 tarihinde davanın usulden reddine karar vermiştir:
“…Davalı kamu tüzel kişiliği olup; kural olarak, işlem ve eylemleri idari nitelik taşır. Somut olayda, bu davalının yasa ile kendilerine verilmiş bulunan görevleri gereği gibi yerine getirmedikleri ileri sürülmüştür. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2012/12485 Esas ve 2012/18653 Karar sayılı ilamında da aynı hususa işaret edilmiştir.
Trafik tescil ve büro amirliği tarafından araç tesciline ilişkin olarak yapılan işlemlerin idari nitelikte olup hiç yapılmaması, geç yapılması ya da gereği gibi yapılıp yapılmadığı hususunun idari yargı yerinin denetimine tabi bulunmasına göre 2577 sayılı İ.Y.U.K 2/1- b maddesinde sayılan dava çeşitlerinden olan eldeki tam yargı davasında uyuşmazlığın çözümünde idari yargı görevli olduğundan…”
- Karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.
- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 18. Hukuk Dairesi, E.2021/383, K.2021/621 sayılı dosyasında,vekalet ücreti yönünden “Davalının, istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(l)-b-2 maddesi uyarınca Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/02/2020 tarih, 2019/684 Esas, 2020/315 Karar sayılı kararının kaldırılmasına;yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK madde 114/1-b ve 115/2 gereği davanın usulden Reddine, …Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 4.080 TL vekalet ücreti takdirine” 25/03/2021 tarihinde kesin olarak karar vermiştir.
- Oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için dava dosyaları davacı vekilinin talebi üzerine Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/06/2021 tarihli, E.2019/684 sayılı üst yazısıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
III. İLGİLİ HUKUK
- Mevzuat
- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “İçişleri Bakanlığının görev ve yetkileri”başlıklı 5.maddesinde şu hükümler bulunmaktadır:
- a) Araçları, bu Kanuna göre araçlarda bulundurulması gerekli belge ve gereçleri, sürücüleri ve bunlara ait belgeleri, sürücülerin ve karayolunu kullanan diğer kişilerin kurallara uyup uymadığını, trafik düzenlemelerinin ve çeşitli tesislerin bu Kanun hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemek.
…
- f) Araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek.
…
- h) Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, bunlara ilişkin teknik ve hukuki değişiklikleri işlemek, işlettirmek, istatistiksel bilgileri toplamak ve değerlendirmek.
…
- k) Ayrıca bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.
Sürücülere ait bilgilerde meydana gelebilecek değişiklikler ve araçlar üzerinde meydana gelebilecek teknik veya hukuki değişiklikler ile haciz, rehin, ihtiyati tedbir ve belge iptali gibi kısıtlayıcı şerhlerin; elektronik ortamda tutulan siciller üzerine işlenmesi ve kaldırılması işlemleri, bu değişiklik veya şerhlere karar veren yargı ve icra birimleri ile kamu kurum veya kuruluşları tarafından elektronik sistemle yapılabilir. Sürücü belgesi ve tescil işlemlerine esas teşkil edecek bilgiler, İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili kamu kurum veya kuruluşlarından elektronik sistemle temin edilebilir veya kanunlardaki istisnalar hariç olmak üzere bu amaçla sınırlı olarak paylaşılabilir. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
Bu maddedeki görev, yetki ve sorumluluklara ait diğer esaslar ile trafik kuruluşlarının, çalışma şekil ve şartları, görevlendirilecek personelin nitelikleri, seçimi, çalışma usulleri, görev, yetki ve sorumluluklarına ait esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirtilir.”
- Aynı Kanun’un “Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk”başlıklı 20. maddesinin ilgili hükümleri ise şöyledir:
“Tescil süreleri, satış ve devirler, noterlerin sorumluluğu ile ilgili esaslar şunlardır:
- a) Araç sahipleri,
1- Tescili zorunlu ve ilk tescili yapılacak olan araçların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay içinde tescili için; bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay içinde tescilin silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet Genel Müdürlüğünün belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine başvurmak,
2- Tescilin yapılması veya silinmesi için vergi kimlik numarası ile yönetmelikte belirtilen bilgi ve belgeleri sağlamak,
Zorundadırlar.
…
- c) Tescil belgesi, aracın başkasına satış veya devrine, hurdaya çıkarılmasına veya araçta, yönetmelikte belirtilen niteliklerin değişmesine kadar geçerli sayılır.
- d) Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.
Satış ve devir işlemi, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilir. Bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılır. Satış ve devir tarihi itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca eski malikin vergi mükellefiyeti sona erer, yeni malikin vergi mükellefiyeti başlar.
Yapılan satış ve devir işlemi üzerine noterler tarafından yeni malik adına bir ay süreyle geçerli tescile ilişkin geçici belge düzenlenir.
197 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla, anılan maddede ve bu bentte yer alan isteme ve bildirmeleri elektronik ortamda yaptırmaya ve bu konuda yükümlülük getirmeye, elektronik bildirmelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili olup, bu kurumlar satış, devir ve tescile ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmesi için gerekli elektronik veri akışını sağlarlar….
Satış ve devir işlemlerinin bildiriminden itibaren bir aylık süre içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu veya Emniyet Genel Müdürlüğünün uygun gördüğü kamu kurum veya kuruluşları tarafından yeni malik adına tescil belgesi düzenlenerek elden veya posta aracılığıyla teslim edilir. Tescil belgesinin bir ay içerisinde teslim edilememesi halinde yeni malike sorumluluk yüklenemez.
…
Haciz, müsadere, zapt, buluntu, trafikten men gibi nedenlerle; icra müdürlükleri, vergi dairesi müdürlükleri, milli emlak müdürlükleri ile diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satışı yapılan araçların satış tutanağının bir örneği aracın kayıtlı olduğu trafik tescil kuruluşlarına üç işgünü içerisinde gönderilir. Aracı satın alanlar gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak ilgili trafik tescil kuruluşundan bir ay içerisinde adlarına tescil belgesi almak zorundadırlar. Alıcıların tescil belgesi almak için süresinde başvurmamaları halinde bu araçları alıcıları adına re’sen kayıt ve tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir.
Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye İçişleri ve Maliye Bakanlıkları yetkilidir.”
- Aynı Kanun’un “Belge ve plaka vermeye yetkili kuruluşlar”başlıklı 22. maddesinde, “Yönetmelikte gösterilen esaslara göre birinci fıkrada bentler halinde sayılan istisnalar haricinde kalan araçlara ilişkin tescile yönelik işlemlerin Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca yapılacağı, Emniyet Genel Müdürlüğünün ilk tescili yapılacak araçların tesciline esas teşkil edecek işlemleri elektronik ortamda bilgi paylaşımı yoluyla yapacağı” düzenlenmiştir.
- Öte yandan 2918 sayılı Kanun’un 19/01/2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır”denilmiştir.
- Yargı Kararları
- 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26/12/2013 tarihli ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararında şu gerekçe ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir:
“… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…”
- İNCELEME VE GEREKÇE
- İlk İnceleme
- Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 05/07/2021 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdari ve adli yargı yerleri arasında anılan Kanun’un 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
- Esasın İncelenmesi
- Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- Dava, davacının satın aldığı araca ceza soruşturması kapsamında change (çalınmış, şasi numarası değiştirilmiş) olduğu gerekçesiyle el konulması olayında, araçların tesciline ilişkin hükümlere aykırı davranan idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiası ve uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
- Dosyanın incelenmesinden; davacının satın aldığı otomobilin Lüleburgaz 2.Noterliğince 03/01/2019 tarihinde davacı adına devir ve tescil işlemi yapılarak 59 AAF 836 plaka sayısından 39 AAL 007 plaka sayısına nakil edildiği, Hayrabolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmaya istinaden Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü tarafından 15/03/2019 tarihinde araca el konulduğu, kriminal inceleme neticesinde aracın şase numarasının değiştirilmiş olduğunun tespit edildiği, 13/05/2019 tarihinde aracın hurdaya ayrıldığı, davacının 30/04/2019 tarihli ihtarname ile İçişleri Bakanlığına zararının ödenmesi için başvurduğu, başvurusunun cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araç bedeli olan 18.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi olmak üzere toplam 28.000 TL tazminatın araca el konulma tarihi olan 15/03/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görev uyuşmazlığına konu davaların açıldığı anlaşılmaktadır.
- Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi kararı gözetildiğinde, 2918 sayılı Kanun’un 110.maddesinin 2918 sayılı Kanun’un uygulanmasından kaynaklanan sorumluluk davalarını kapsadığı ve Kanun’un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun’un uygulanmasından doğan sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
- Her ne kadar, dava konusu olayda davacının zararına sebebiyet veren işlem ya da eylemlerin, dava dışı kişilerin hileli işlemleri yanında,aracın devir, satış ve tescil işlemlerinin hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi sebebiyle, idare çalışanlarının kusurundan kaynaklanan ve idari hizmetin kötü işlemesi kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte eylemlerinin olduğu iddia edilmekte ise de; davaya konu zarardan doğan sorumluluğun 2918 sayılı Kanun’un ve bu Kanun’un uygulanmasına yönelik Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin araçların devir, satış ve tesciline ilişkin hükümlerine aykırı hareket edilmesinden kaynaklandığı, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinde de, madde ayrımı yapılmaksızın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davalarının adli yargı yerinde çözümleneceğinin açıkça belirtildiği; bu düzenlemenin, genel idare esaslarına ilişkin sorumluluk hükümlerini düzenleyen diğer kanunlara nazaran özel nitelikte olduğu ve bu nedenle idare ajanlarının eylemlerinden kaynaklansa dahi davaya konu uyuşmazlıkta öncelikli olarak uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
- Belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 25/03/2021 tarihli ve E.2021/383, K.2021/621 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
- HÜKÜM
Açıklanan nedenlerle;
- Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 25/03/2021 tarihli ve E.2021/383, K.2021/621 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,
05/07/2021 tarihinde, Üyeler Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Celal Mümtaz AKINCI | Üye Şükrü BOZER | Üye Mehmet AKSU | Üye Birol SONER |
Üye Aydemir TUNÇ | Üye Nurdane TOPUZ | Üye Ahmet ARSLAN |
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/286 KARAR NO : 2023/366 KARAR TR : 15/05/2023 | ÖZET: Davacının satın almış olduğu araca change olduğu gerekçesiyle el konulması nedeniyle, aracıntesciline ilişkin hükümlere aykırı davranan idarenin sorumluluğunun bulunduğundan bahisle, uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : C.A
Vekili : Av. C. Ö
Davalı : İçişleri Bakanlığı
Vekili : Av. B. S
- DAVA KONUSU OLAY
- Davacı vekili, müvekkilinin … P … plakalı…. marka…model otomobili 31/10/2016 tarihinde 30.998 TL bedelle satın aldığını, aracın müvekkili adına tescil edildiğini, 21.06.2017 ve 27.06.2019 tarihlerinde muayenesinin yaptırıldığını ve yapılan muayenelerde aracın motor-şasi numarasının değiştirilmiş olduğuna dair bir tespitte bulunulmadığını, müvekkilinin Adana İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünden aranarak devam eden ceza soruşturması nedeniyle aracın inceleme yapılmak üzere tesliminin istenilmesi üzerine davaya konu aracın 24/10/2020 tarihinde teslim edildiğini, Antalya Kriminal Polis Laboratuvarınca yapılan inceleme neticesinde tanzim edilen 05/11/2021 tarihli uzmanlık raporunda belirtilen “aracın mevcut şasi numarasının da yer aldığı sac parçasının başka bir araçtan kesilerek bulunduğu bölgeye sonradan kaynak yapılmak suretiyle nakil edildiği”şeklindeki ifadelerden aracın şasi numarasının değiştirilmesi olarak tanımlanan change araç niteliğinde bir araç olduğunun anlaşılması nedeniyle mahkeme tarafından araca el konulduğunu, motor şasi numarası değiştirilmiş change aracı trafiğe tescil eden idarenin üzerine düşen dikkat ve özeni göstermeyerek hizmet kusuru işlediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğradığı 30.500 TL maddi ve 20.000 TL manevi zararın faizi ile birlikte tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
- UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
- İdari Yargıda
- Mersin 2. İdare Mahkemesi 13/10/2021 tarih ve E.2021/1104, K.2021/973 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların istinaf etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir. Görevsizlik kararının ilgili kısmı şöyledir:
“Her ne kadar, dava konusu olayda davacının zararına sebebiyet veren eylemler, dava dışı kişilerin hileli işlemleri ile idare yanıltılarak trafiğe tescilleri için gerekli işlemlerin hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi sebebiyle, idare çalışanlarının kusurundan kaynaklanan ve idari hizmetin kötü işlemesi kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte eylemler ise de; davayakonu zarardan doğan sorumluluğun 2918 sayılı Kanun’un ve bu kanunun uygulanmasına yönelik Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin araçların tesciline ilişkin hükümlerine aykırı hareket edilmesinden kaynaklandığı, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesinde de, madde ayrımı yapılmaksızın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davalarının adli yargı yerinde çözümleneceğinin açıkça belirtildiği; bu düzenlemenin, genel idare esaslarına ilişkin sorumluluk hükümlerini düzenleyen diğer kanunlara nazaran özel nitelikte olduğu ve bu nedenle idare ajanlarının eylemlerindenkaynaklansa dahi davaya konu uyuşmazlıkta öncelikli olarak uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Bu durumda, change araç sebebiyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olarak açılan davanın,özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 01/03/2031 tarih, E:2021/69 – K:2021/86 sayılı kararı da bu yöndedir.”
- Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.
- Adli Yargıda
- Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 24/01/2023 tarih ve E.2021/408, K.2023/13 sayılı kararı ile, “davalı idarenin trafik sicilinin tutulmasına ilişkin kusura dayalı bir sorumluluğu bulunmadığı gibi sözleşme ya da kanundan doğan kusursuz sorumluluğu da bulunmadığından davacı tarafça davanın davalı idareye dava yöneltilmiş ise davalı idarenin davada taraf sıfatı bulunmadığı”gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
- Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 06/04/2023 tarih ve E.2023/560 sayılı kararıile, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle, 2247 sayılıKanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin bedeli karşılığında resmi olarak tutulan sicillere güvenerek ve inanarak davaya konu aracı satın aldığını, müvekkilinin aracının “change araç ” olduğunun sonradan tespit edilip el konulması ile oluşan zararından davalının sorumluluğunun bulunduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Buna göre davacının talebinin idari işlemden kaynaklandığı anlaşılmakla; görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup, açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden araştırılır (HMK 114,115/1).
Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup, açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden araştırılır (HMK 114,115/1).
Mahkemece, istemin hizmet kusurundan kaynaklandığı kabul edilerek davalı idare yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davalı idareye husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi le davanın usulden reddne karar verilmesidoğru değildir.
Davalı idarenin hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin hukuki sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetimi, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı yerlerine aittir. Benzer bir konuda uyuşmazlık mahkemesi tarafından yargı yolu olarak idari yargının görevli oluğu kabul edilmiştir. (Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 2022/571 esas ve 2022/528 sayılı kararı)”
III. İLGİLİ HUKUK
- T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduklarına, beşinci fıkrasında ise, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlarından doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiştir.
- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin l. fıkrasında; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.
- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “İçişleri Bakanlığının görev ve yetkileri” başlıklı 5. maddesinin ilgilihükümleri şöyledir:
“a) Araçları, bu Kanuna göre araçlarda bulundurulması gerekli belge ve gereçleri, sürücüleri ve bunlara ait belgeleri, sürücülerin ve karayolunu kullanan diğer kişilerin kurallara uyup uymadığını, trafik düzenlemelerinin ve çeşitli tesislerin bu Kanun hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemek.
…
- f) Araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek.
…
- h) Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, bunlara ilişkin teknik ve hukuki değişiklikleri işlemek, işlettirmek, istatistiksel bilgileri toplamak ve değerlendirmek.
…
- k) Ayrıca bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.
Sürücülere ait bilgilerde meydana gelebilecek değişiklikler ve araçlar üzerinde meydana gelebilecek teknik veya hukuki değişiklikler ile haciz, rehin, ihtiyati tedbir ve belge iptali gibi kısıtlayıcı şerhlerin; elektronik ortamda tutulan siciller üzerine işlenmesi ve kaldırılması işlemleri, bu değişiklik veya şerhlere karar veren yargı ve icra birimleri ile kamu kurum veya kuruluşları tarafından elektronik sistemle yapılabilir. Sürücü belgesi ve tescil işlemlerine esas teşkil edecek bilgiler, İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili kamu kurum veya kuruluşlarından elektronik sistemle temin edilebilir veya kanunlardaki istisnalar hariç olmak üzere bu amaçla sınırlı olarak paylaşılabilir. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
Bu maddedeki görev, yetki ve sorumluluklara ait diğer esaslar ile trafik kuruluşlarının, çalışma şekil ve şartları, görevlendirilecek personelin nitelikleri, seçimi, çalışma usulleri, görev, yetki ve sorumluluklarına ait esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirtilir.”
- Aynı Kanun’un “Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk” başlıklı 20. maddesinin ilgili hükümleri ise şöyledir:
“Tescil süreleri, satış ve devirler, noterlerin sorumluluğu ile ilgili esaslar şunlardır:
- a) Araç sahipleri,
1- Tescili zorunlu ve ilk tescili yapılacak olan araçların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay içinde tescili için; bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay içinde tescilin silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet Genel Müdürlüğünün belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine başvurmak,
2- Tescilin yapılması veya silinmesi için vergi kimlik numarası ile yönetmelikte belirtilen bilgi ve belgeleri sağlamak,
Zorundadırlar.
…
- c) Tescil belgesi, aracın başkasına satış veya devrine, hurdaya çıkarılmasına veya araçta, yönetmelikte belirtilen niteliklerin değişmesine kadar geçerli sayılır.
- d) Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.
Satış ve devir işlemi, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilir. Bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılır. Satış ve devir tarihi itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca eski malikin vergi mükellefiyeti sona erer, yeni malikin vergi mükellefiyeti başlar.
Yapılan satış ve devir işlemi üzerine noterler tarafından yeni malik adına bir ay süreyle geçerli tescile ilişkin geçici belge düzenlenir.
197 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla, anılan maddede ve bu bentte yer alan isteme ve bildirmeleri elektronik ortamda yaptırmaya ve bu konuda yükümlülük getirmeye, elektronik bildirmelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili olup, bu kurumlar satış, devir ve tescile ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmesi için gerekli elektronik veri akışını sağlarlar….
Satış ve devir işlemlerinin bildiriminden itibaren bir aylık süre içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu veya Emniyet Genel Müdürlüğünün uygun gördüğü kamu kurum veya kuruluşları tarafından yeni malik adına tescil belgesi düzenlenerek elden veya posta aracılığıyla teslim edilir. Tescil belgesinin bir ay içerisinde teslim edilememesi halinde yeni malike sorumluluk yüklenemez.
…
Haciz, müsadere, zapt, buluntu, trafikten men gibi nedenlerle; icra müdürlükleri, vergi dairesi müdürlükleri, milli emlak müdürlükleri ile diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satışı yapılan araçların satış tutanağının bir örneği aracın kayıtlı olduğu trafik tescil kuruluşlarına üç işgünü içerisinde gönderilir. Aracı satın alanlar gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak ilgili trafik tescil kuruluşundan bir ay içerisinde adlarına tescil belgesi almak zorundadırlar. Alıcıların tescil belgesi almak için süresinde başvurmamaları halinde bu araçları alıcıları adına re’sen kayıt ve tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir.
Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye İçişleri ve Maliye Bakanlıkları yetkilidir.”
- Aynı Kanun’un “Belge ve plaka vermeye yetkili kuruluşlar” başlıklı 22. maddesinde, Yönetmelikte gösterilen esaslara göre birinci fıkrada bentler halinde sayılan istisnalar haricinde kalan araçlara ilişkin tescile yönelik işlemlerin Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca yapılacağı, Emniyet Genel Müdürlüğünün ilk tescili yapılacak araçların tesciline esas teşkil edecek işlemleri elektronik ortamda bilgi paylaşımı yoluyla yapacağı düzenlenmiştir.
- Aynı Kanun’un “İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” başlıklı 85. maddesi şöyledir:
“(Değişik birinci fıkra: 17/10/1996-4199/28 md.) Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
(Ek: 17/10/1996-4199/28 md.) Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde, şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.
İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.”
- Aynı Kanun’un 11/01/2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik “Görevli ve Yetkili Mahkeme”başlıklı 110. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.”
- 2918 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılmış olan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 28. maddesinde “Araçların Tescil Mecburiyeti”; 29. maddesinde “Tescile Yetkili Kuruluşlar, Tescil İçin Müracaat Etme ve Bildirme Mecburiyeti ile Süreleri”; 30. maddesinde “Tescil İşlemleri Müşterek Hükümleri”;31. maddesinde “Yeni Kayıt”;32. maddesinde “Tescil Belgesi ve Geçerliliği”; 33. maddesinde “Motorlu araç trafik belgesi ve geçerliliği”; “Tescile Dair Diğer İşlemler” üst başlığı altındaki 36. maddesinde “Satış ve Devirler”; 37. maddesinde “Satış veya devir işlemi yapılan araçların tescil işlemleri”; 43. maddesinde “Çalınan araçlar hakkında yapılacak işlemler”; 44. maddesinde “Çalınan, kaybedilen, kullanılamaz hale gelen, bilgileri değişen belge ve plakalar” ileilgili hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
- İNCELEME VE GEREKÇE
- İlk İnceleme
- Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL’ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 15/05/2023 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, Bölge Adliye Mahkemesince, anılan Kanun’un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece adli yargı dosyasının ekinde idari yargı dosyasının sureti ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
- Esasın İncelenmesi
- Raportör-Hâkim Süleyman ARIDURU’nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- Dava, davacının satın aldığı araca soruşturma kapsamında change olduğu gerekçesiyle el konulması olayında, araçların tesciline ilişkin hükümlere aykırı davranan idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiası ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
- İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
- Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği, sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
- İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
- Kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemleri, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan hizmet kusurunu oluşturmakta, bunun yargısal denetimi ise, kamu hizmetlerinin işleyişinin ve gereklerinin değerlendirilmesinde uzman olan idari yargı yerine ait bulunmaktadır.
- Olayda, davacının bedelini ödeyerek satın aldığı aracın, sahte trafik kayıtları oluşturularak kendisine satışının yapıldığı, söz konusu aracıkanunlara uygun olarak, idare tarafından tutulan trafik tescil kayıtlarına güvenerek satın aldığı, tüm bu nedenlerle zarara uğradığı ve zararının meydana gelmesinde davalı idarenin de kusurlu olduğu ileri sürülerek,tazminat istemiyle açılan davada; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan davalı idarenin, kamu hizmetini yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütüp yürütmediğinin, dolayısıyla hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
- Bu durumda, davalı idarenin hizmet kusuru ya da başka bir nedenle hukuki sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetimi, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı yerlerine ait olduğundan, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
- Yukarıda belirtilen hususlar gözönünde bulundurularak, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin başvurusunun kabulü ile Mersin 2. İdare Mahkemesinin, 13/10/2021 tarih ve E.2021/1104, K.2021/973 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
- HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
- Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,
- Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Mersin 2. İdare Mahkemesinin 13/10/2021 tarih ve E.2021/1104, K.2021/973 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,
15/05/2023 tarihinde, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN ve Eyüp SARICALAR’ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Leave a Reply